Devletten bağımsız Toplumsal Tarihleri olmayan toplumlar en basta izleyici sonrada efendilerinin kölesi olurlar. Bu durum Osmanlı Devleti süresince de böyleydi şimdinin Türkiye’sinde de böyle olmaya devam etmekte.
Nasıl Osmanlıda Ticaret Burjuvazisi olmak üzere , bağımsız eğitimsel,Kültürel, sanatsal yapısal kurumlar oluşamaması gelişmenin önünü tıkamışsa ayni Devlet felsefesi küçük nüanslarla Cumhuriyet dönemine sirayet etmiştir.
Osmanlılarda sosyal tabakalaşmayı belirleyen ayırım, yönetenler yani askerî zümre ve
yönetilenler diğer bir ifadeyle reaya/halk ayrımıdır. Askerî zümre kendilerine tımar
kesiminden, hazineden veya vakıflardan gelir ayrılan zümredir. Reaya ise üretim yapan ve vergi veren geniş halk yığınlarıdır.
Osmanlı toplumunda ekonominin en önemli kolu tarımdı. Tarım politikasını belirleyen en önemli uygulama tımar sistemiydi. Bu sistemde toprağın mülkiyeti devlete, işleme görevi köylüye, vergisi sipahiye aitti. Köylü, toprağı sürekli işleme ve miras bırakma hakkını devam ettirebilmek için bazı yükümlülükleri yerine getirmek zorundaydı:
Sebepsiz olarak toprağını terk edemezdi.
- Öşür ve diğer vergileri sipahiye ödemek zorundaydı.
- Toprağını sebepsiz olarak üç yıl üst üste boş bırakamazdı. Eğer bırakırsa toprak kendisinden alınırdı.
Yani Sermaye birikimi hiç bir şekilde olmadığından, bağımsız Toplumsal sınıflarda var olamamıştır. Her şeyin Padişaha ve Devlete ait olduğu bir ülkede olasıda değildi.
Şimdiki sistemi en iyi şekilde tanımlayanda Polikrasi dir. değişik katmanlardan gelen, İslamcılıktan ,milliyetçilikten ,ulusalcılıktan,Militarizmden , fırsatın yarattığı elitten gelen, etnik bir koalisyon is başında . İçte ve dışta da tamamen Paramiliterlesmis siyasi olarakta mafyatik vesayet. Eski Osmanlı yönetim elitinin modernleşmiş hali
Bugünü ve sürmekte olan Kriz, Hukuksuz Kamulaştırma ,çökmüş olan Ekonomiyi ve cifte standart Adalet işleyişini ve adi konmamış kötü kopyalanmış faşist Nazi Türkiye’sini anlamak için yapılması gereken düne ve düne ait olan her şeye analitik bir şekilde bakmayı gerektirir. Çünkü olmakta olan iğdiş bir şekilde tekerrürdür. Sadece Aktörler yenidir. Bir diğer farkta, hayatin içinde olayların birden fazla tekrarlanmasıdır ki, ilki Trajediyse bir sonraki veya sonrakilerin Trajik komik olmaları.
Neo Osmanlı hayalleriyle yola çıkan günümüz T.C. Devleti, Asrin Devletiyiz, Dünya İslam Toplumu yolumuzu gözlüyor, kimse bize karşı duramaz nakaratlarından ve atmasyonlarından sonra Suriye ve Libya’da sıkışmışlık artarken, Doğu Akdeniz’de yelkenler suya indirilirken, iki aklı evvel Generalin Mavi vatan doktrinsizliğinde fazla ıslanınca belki Kafkasya ateşiyle kurulanma hayallerine kapılmış gibi.. iç barış diye bir şeyi bırakmayan Devlet, akil melekelerinide kaybetmiş gibi.
Ayni 1nci Dünya Savaşı öncesi gibi pesine takmış olduğu başıbozuk, katil, insanlık düşmanı Selefi cihatçılarıyla son bir cabayla kendine bulamadığı savaşı arar gibi.
O dönemde de İngiltere olmak üzere Avrupalı güçler, Osmanlı’yı savaşa sokarak zayıflatma ve kendilerine mahkûm etme stratejisi izliyordu. Her savaş, yeni borçlanmalar ve yeni tavizler demekti. Osmanlı’yı savaşa sürdükleri en önemli güç Rusya idi. Günümüzde de bu böyledir.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı devam ederken, İngiliz Muhafazakâr Partisi Milletvekili Butler Johnstone İstanbul’daydı. Türklere, Rusları yenecek gelişmiş silahlar satmaya çalışıyordu.
Tipik Suriye denkleminde Amerika’nın arkanızdayız her türlü silahı Ruslara karşı kullanmak üzere veririz açıklaması gibi.
Bol aktörlü iki yüzyıldır Rusların oyun alanı olan Kafkasya yeni İttihat Terakkici AKP/MHP koalisyonun planlarına bol gelir. içeride ve dışarıda sorunları normal yollarla çözmeye çalışmayan İktidara başkada bir seçenek kalmamış gibi. İçerde tam bir tükenmişlik ve yeni bir gelecek hikayesinin olmaması ve iktidarı bırakması durumunda olacakların bilinmesi de eklenince ülkeye Harakiri yaptırmaktan başka da yol yok gibi. Hele de adi var kendi yok Irkçı, ulusalcı Muhalefet de varken.
Bol aktörlü demişken neden Dağlık Karabağ , Azerbaycan, Güney Kafkasya ve Ermenistan’ı Türkiye’ye bırakmayacakları basta ABD olmak üzere Rusya, Almanya dolayısıyla da AB`nin Ticari cirolarına bakmak yeterli.
2019 yılında Azerbaycan ihracatının %28,7’si İtalya, %14,6’sı Türkiye, %6,8’i İsrail, %4,9’u Hindistan, %4,7’si Almanya, %3,8’i Çin, %3,7’si Rusya, %3,6’sı İspanya, %3,3’ü Çek Cumhuriyeti, %3,0’ü Gürcistan, %2,7’si Fransa, %2,4’ü İngiltere, %2,2’si Hırvatistan, her biri %1,8 olmakla Tayland ve Portekiz, %1,7’si Ukrayna, %10,3’ü ise diğer ülkelerle gerçekleştirilmiştir.
Petrol dışı ürünlerin ihracat değerinde Rusya’ya (%35,3), Türkiye’ye (%20,6), İsviçre’ye (%9,2), Gürcistan’a (%8,1), Ukrayna’ya (%2,6), İtalya’ya (%2,2), Çin’e (%1,9), Yunanistan’a (%1,8), Özbekistan’a (%1,4), İran’a (%1,4) gönderilmiş malların payı daha fazla olmuştur.
Bu dönemde, ülke ithalatının %16,8’i Rusya’ya, %12,0’si Türkiye’ye, %10,5’i Çin, %9,0’u İsviçre, %5,6’sı ABD, %5,2’si Almanya, %3,4’ü Ukrayna, %3,3’ü İran, %2,9’u Kanada, %2,7’si İtalya, %2,2’si Avusturalya, %1,8’i Fransa, %1,7’siİngiltere, %1,6’sı Japonya, %21,3’ü ise diğer ülkelerle gerçekleştirilmiştir.
Ermenistan’ın Ekonomisi
Enflasyon Oranı : %1,4
Toplam Döviz Rezervleri : 2,5 milyar ABD Doları
Toplam İhracat : 2,6 milyar ABD Doları
Toplam İthalat : 5 milyar ABD Doları
Ticaret ortakları : Rusya, Almanya ve AB ülkeleri, Gürcistan, İran, Çin ve Ukrayna
İhracat kalemleri : Ham petrol, petrol yağları ve gazları, şeker, işlenmemiş alüminyum, gıda
İthalat kalemleri : Otomotiv, altın, tütün mamulleri, buğday, makine ve aksam
ABD ve Almanya’nın desteğiyle 12 Eylül Neo Liberal Faşist darbesiyle Türk İslam Sentezi gereğince formatlanmaya başlayan ve 3 Kasım 2002 sandıklı darbeyle de perçinlenen İslami Türkiye Sistemi bir nevi yolun sonuna gelmiş görünüyor. Cumhuriyet dönemi dahil hiç bir zaman Demokrasiyi geliştirememiş etnik ve dinci ve faşist bakısından vazgeçmemiş bir kurucu aklin geleceği yer Kaos , Buhran ve yıkımdır.
Son sözümde. Sun Tzu dan hiçbir şey yapmadan ve dışarıdan kurtarıcı bekleyenlere
Ünlü Çinli filozof Sun Tzu’nun askerlik sanatıyla ilgili çok önemli bir sözü var: “Başkasını ve kendini bilirsen, yüz kere savaşsan tehlikeye düşmezsin; başkasını bilmeyip kendini bilirsen bir kazanır bir kaybedersin ne kendini ne de başkasını bilmezsen, her savaşta tehlikedesin.”
Veysel Tekin
veyseltekin@sonhaber.ch