Türkiye’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 12 Eylül günü Gülen hareketine yönelik soruşturma kapsamında 60 avukat için aldığı gözaltı kararı tartışılmaya devam ediyor. Uluslararası meslek örgütleri ve sosyal medya üzerinden açıklama yapan barolar ‘Avukat, müvekkili ile özdeşleşmez’ diyerek karara tepki göstermişti.
Karar sonrası mesleki faaliyetleri veya üstlendikleri davalar nedeniyle 48 avukat ve 7 stajyer avukat gözaltına alındı. Gülen yapılanmasıyla iltisaklı olmakla suçlanan kişilerin savunmasını üstelenen avukatlar, müvekkillerinin yargı süreçlerini “örgüt lehine yönlendirmekle” suçlanıyor.
Euronews’e konuşan hukukçular ve insan hakları savunucuları, yargı mensuplarına yapılan operasyon ve gözaltıların hukuka aykırı olduğunu söylüyor.
Euronews Türkçe’nin sorularını yanıtlandıran İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel, gözaltında bulunan avukatlara müvekkilleri hakkında sorular sorulduğunu, soruşturulanın avukatlık mesleği olduğu görüşünde.
Avukatlara yöneltilen soruların ceza soruşturmasının değil, mali bir soruşturmanın konusunu oluşturabileceğini ifade eden Yücel, ”Eğer delilleri elinizde ise terör örgütüyle bir bağlantı kuruyorsanız avukatlık faaliyetlerinden değil, bağını kurduğunuz işlemlerden ötürü bir soruşturma yürütebilirsiniz ve avukatlara da bunu sormalısınız” diyerek tepkisini dile getiriyor.
Savunma hakkının ulusal ve uluslararası kanunların güvencesi altında olduğunu belirten Yücel, avukatlara avukatlık mesleği ile alakalı soruşturma kapsamında soru sormanın “abesle iştigal” etmek olduğunun altını çiziyor.
Yücel, “Örgütsel bağlarının olup olmadığı soruşturma mercilerinin ortaya koyması gerekir. Baroların itirazı soruşturmada gerçekleştirilen hukuka aykırı yöntemlerdir. Kanunun açık hükmüne rağmen ev aramalarına baro temsilcisi çağrılmamıştır. Kimi ofislerde avukatsız arama yapılmıştır. Oysa avukatlara ilişkin aramalarda bir baro temsilcisinin ve cumhuriyet savcısının bizzat hazır bulunması kanunun istediği bir husustur“ diyor.
İzmir Baro Başkanı Yücel: Savunma özgürlüğünü yitirmiş olur
Avukatın hangi davada avukatlık yaptığı üzerinden soruşturmaya maruz bırakılmasını “bağımsızlığını yitirmesi” sonucunu doğuracağını söyleyen Yücel, “Bu sorular sorulduğu takdirde avukat, müvekkil adayı ile görüşürken siyasi iktidarın nasıl karşılayacağını düşünmek, hesap etmek ve bu hesaplar üzerinden hareket etmek zorunda kalır. Savunmasını yaparken özgürlüğünü yitirmiş olur. Savunma zafiyete uğrar.” diye konuştu.
Havana prensiplerinin, uluslararası ve ulusal kanunların mesleki faaliyetlerinden dolayı avukatların soruşturulamayacağı kuralını düzenlediğini anlatan Yücel, bu kadar hukuki korumaya rağmen avukatlara soruşturmanın en başında “terör örgütü üyesi” muamelesi yapılmasının kabul edilemez olduğunu ifade ediyor.
Gözaltı işlemleri sırasında masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkına dikkat edilmediğinin altını çizen Yücel, “Avukatlardan evvel orada gazeteciler vardı. Avukatlar dosya içeriğine kısıtlama kararı olduğu için ulaşamıyor ama gazeteler iddiaları yazmaya devam ediyor. Bu kısıtlama kararı sadece avukat ve müvekkilleri için mi? Masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı nerede?” diye soruyor.
Yücel “Bu insanlar avukat ve ofislerinden çalışıyor. Her gün adliyeye gidiyorlar. Çağrıldıklarında ifade için hazır olabilecek konumdalar. Sabahın erken saatinde operasyon yapmak, ‘Şu kadar ilde eş zamanlı’ diyerek daha baştan terörize etmek ve kamuoyuna böyle yansıtmak anlaşılır ve kabul edilebilir bir durum değil ” diyerek sözlerini sürdürüyor.
‘OHAL devam ediyor’
Olağanüstü halin bitmesine rağmen uygulamalarının devam ettiğini anlatan Yücel,” Aslında olağanüstü hal dönemi devam ediyor. Daha soruşturmanın başlangıcında ifadeler yeni alınmaya başlanmışken, peşinen “biz 12 gün gözaltında tutabiliriz” demek baştan verilmiş bir kararı ve taraflılığı gösterir. Soruşturmanın tarafsız bir biçimde yürütülmediğini gösterir. Gözaltı süreleri mecburiyet ve zorunluluk sürelerdir. Temel ilke işlemin en kısa sürede bitirilerek kişinin bir hakim karşısına çıkarılmasının sağlanmasıdır.” diyor.
Avukatlar için kişinin masumiyeti veya suçluluğu konusunda mahkemeler adil bir karar verebilsin diye orada bulunan “turnusol kağıdıdır” benzetmesinde bulunan Yücel,” İktidar sahipleri kanunu değiştirmelerine rağmen başlangıçtaki hedefleri çoklu baroya üye olacak 2 bin avukat bulamadıkları ve hayata geçiremedikleri için şimdi başka yöntemlere sapmaya çalışıyorlar.” diyerek görüşünü ifade ediyor.
Euronews Türkçe’ye konuşan İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Direktörü Emma Sinclair-Webb ise, operasyona yönelik basında yer alan haberlerde avukatların “terör faaliyetleri içinde yer aldıkları” ve “terör örgütü üyesi” olarak ilan edildiğini, şafak baskınıyla gözaltına alınan avukatların ev ve büro aramalarında bazı basın mensuplarının polise eşlik ettiğine dikkat çekiyor.
euronews