Naim Kandemir
“Ya baba! Sen de bilmeden 12 Eylül faşizmine karşı devrimcileri finanse ettin! Hayat böyle işte: neye niyet, neye kısmet!”
12 Eylül 1980 sabaha karşı 03.59’da darbenin duyurulmasından ânında haberimiz olmamıştı. O yıllarda teknoloji de geriydi tabii. Şimdiki gibi depremi 5-20 saniye önceden telefonlarımıza ihbar eden deprem ağı programları gibi bir darbe bildirim programı yoktu. Zaten cep telefonu da Türkiye’ye o tarihte gelmemişti.
Darbecilerin işi daha kolaydı o zamanlar; marifetlerini ahaliye duyurmak için TRT ana binayı kuşatıp nöbetçi spikerin önüne hazırladıkları bildiriyi koyup okuttular mı işlem tamamdı.
15 Temmuz’daki amatör darbecilerin işi daha da zor olmuştur! Onlarca ulusal kanal vardı ele geçirmeleri gereken. Bu darbeci karikatürleri belki de o zamanki televizyon kanallarının reytinglerini inceleyip çıkardıkları listeye göre ulusal kanallara yönelmişlerdir!
***
12 Eylül darbesinden haberimiz, Siyasal’ın arkasındaki Cumhuriyet Yurdu’nda; Keskin Semih dediğimiz arkadaşımızın elindeki pilli radyosu açık odamıza Hasan Mutlucan’ın Yine de şahlanıyor kolbaşının kıratı höykürmesiyle girdiği halde ve Semih’in kalkın lan kalkın, darbe oldu! diye yataklarımızı dürtmesi bile bizleri tatlı uykumuzdan ayıktırmayıp, Semih’e sunturlu bir, .ikerim lan darbeni! diye boşa kükrediğimizin sonrasında Zeki Müren’in şarkıları çalarken olmuştu.
***
İlk şaşkınlığımızı üstümüzden attıktan sonra, tabii o zamanlar örgütlü öğrenciler olduğumuz için her birimiz, dahil olduğumuz yapıların yönlendirmesiyle koşullara uygun örgütlenme ve çalışma tarzlarına geçtik.
Halk ise genel olarak ülkede olan biteni izler haldeydi. Ancak, bu halkın içinde o zamanlar büyükçe bir kesim solcu-devrimci çocukları olan aileler vardı ve bunlar halkın izleyici kesiminden farklı düşünüşler ve işler içinde oldular.
Evvelâ, çocukları üniversitelere okumaya giden anne babalar mevsim sonbahar olup soğuklar bastırmamış olsa da evlerindeki sobalarda, çocuklarını baştan çıkaran günahkâr kitapları saatlerce yaktılar. Türkiye’nin en entelektüel dumanları o eylül ayında gökyüzünde dolaşmıştır! Üniversiteli devrimcilerin anne babaları darbe sonrası ilk görevlerini ifadan sonra, bu çocuk ne olacak, ne yiyip içecek, yakalanmasa bari, gibi düşüncelerle geceden sabaha dek bu endişelerine cevap aradılar.
İşte bunlardan biri de haklı olarak benim babam*dı. O ve matbaasının bulunduğu arasta esnafı beni Siyasal’a kaymakam olacak, diye göndermişlerdi ama zihinlerindeki Siyasal’ın gominizmin merkezi olduğu gerçeği onları hep diken üstünde tutmuştu. Aklımdan geçirsem de kendilerine diyemedim: devrimden sonra devrimci kaymakam da olabilirim, diye!
Soldaki aklı başında olanların çoğunun bile üç vakte kadar devrim olacağını söylemelerine karşın devrim umarken, darbeyle erken davranmıştı egemen sınıflar.
Haliyle tüm devrimci öğrencilerin babaları gibi babama da aman bu çocuğun başına bir şey gelmesin, muhasebesini yapmak ve bu doğrultuda kendince çözüm yolları aramak düşmüştü.
Babam yokluktan, yetimlikten ve ticari olarak da sıfırdan geldiği için, bu toplumda parasızlığın birçok melanetin kapısını aralayacağını, düşünürdü. Bu düşüncesiyle Siyasal’a başlamamla bana göndermeye başladığı aylık parayı darbeden sonra ciddi miktarda artırdı. Mukayese yapacak olursam; Siyasal’dan mezuniyetten sonra devlette memur olup ilk maaşlarını alan arkadaşlardan daha fazla aylık para gönderiyordu. Benim de içkim, sigaram yok, haliyle para çok fazla geliyor ama fazla para göz çıkarmaz!
***
Bugün yaşasaydı biliyorum ki kötülüğe ve talana karşı aynı saflarda olurduk babamla. Onun eski Adalet Partili, benim de halimce hâlâ gominis olmam engel olmazdı buna. Faşizme karşı omuz omuza demesek de birlikte; soyguna, talana, kötülüğe… karşı omuz omuza olurduk. O, hayatı gözünden tanırdı. Yaşasaydı, ülkenin bu halini görünce bana ve arkadaşlarıma derdi ki: siz haklıymışsınız.
Bir konuyu daha huzurlarınızda itiraf edeyim babamın vefat yıldönümünde: 12 Eylül faşist darbesine denk gelince ben gominizmin merkezi Siyasal’da, babam imkânlarını zorlayarak el emeği, göz nuru kazandığından her zamankinden daha çok para gönderdi her ay bana. Ona bunu yaptırtan, oğlum örgütün eline düşmesin, mantığıydı! Onun niyeti oydu ama sonuçta güzel bir şeye vesile oldu; bir öğrenci için çok olan o gönderdiği aylıklarımı darbe günlerinde arkadaşlarımla komün hayatı içinde güzelce yedik!
Ya baba! Sen de bilmeden 12 Eylül faşizmine karşı devrimcileri finanse ettin! Hayat böyle işte: neye niyet, neye kısmet! Yine biliyorum ki; bugün de olsa babam farklı davranmazdı. Soyguna, talana, kötülüğe, adaletsizliğe karşı ideolojik farklar ikinci plana atılır. Bunu becerebilen halklar faşizme yenilmezler.
Hayattan, kitaptan, babamdan çok şeyler öğrendim. O’na minnettarım…
*Dursun Kandemir(1932 Samsun-10.03.1999 Samsun)
10 Mart 2023
Ankara