Mustafa Sönmez
Hızla tırmanan döviz fiyatları sonucu önümüzdeki aylarda enflasyonda önemli sıçramalar beklenirken, Erdoğan tüketiciden siyasi hayatının en düşük güven notunu aldı.
Ülkede tüketici enflasyonu yüzde 20 ve üretici enflasyonu yüzde 46’yı bulmuşken, dünyada enflasyon tırmanış hâlinde ve buna önlem olarak yerel paraları korumak için faizler yükseltilirken Türkiye’de doludizgin faiz indirerek derin bir kaos iklimi yaratan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a toplumsal güven hızla eriyor.
Güvensizlik, hem her ay tekrarlanan Tüketici Güven Endeksi (TGE) verilerinden hem de güvensizliğin bir göstergesi olarak TL’den kaçış, dövize sığınma telaşından izlenebiliyor.
2004’den bu yana aylık olarak Türkiye İstatistik Kurumu tarafından üretilen ve Merkez Bankası’nın da üretimine katıldığı Tüketici Güven Endeksi kasım ayında bir önceki aya göre 7.3 puan birden düştü ve 2004’den bu yana olan değerlerin en kötüsünü sergiledi.
Aylık Tüketici Eğilim Anketi’nin örnek büyüklüğü 4 bin 884 hane. Anket sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi, 0-200 aralığında değer alabiliyor. Tüketici güven endeksinin 100’den büyük olması, tüketici güveninde iyimser durumu, 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu gösteriyor.
İktidar partisi AKP’nin ikinci yılı olan 2004’ün ilk yarısında TGE hep 100’ün üzerinde seyretti, takip eden aylarda 100’ün üzerinde değilse de 100’e yakın ölçüldü. 2021 ayı kasım ayında ise tüm ayların en düşüğü olan 71 değerine düştü. Bir önceki aya göre 7 puanın üstünde iniş ise çarpıcı. Bu, Erdoğan’ın tüm siyasi hayatında tüketiciden gördüğü en düşük güven notu.
Erdoğan’a güvenin, özellikle ekonomik güvenin “resmi göstergesi” kabul edilen güven endeksi, aynı zamanda birer seçmen de olan tüketicinin gelecek ile ilgili beklentilerinin hızla kötüleştiğini ortaya koyuyor.
Bu anketin devamı olarak sektörlere de görüşleri soruluyor ve onlardan alınan yanıtlar, bir bileşke endeks olarak Ekonomi Güven Endeksi adıyla açıklanıyor.
Bu “devlet anketi”nden çıkan dibe savrulma, Erdoğan’ın siyasi durumunu tarifte de en önemli göstergelerden biri olarak kabul edildiği için önemi artıyor.
Güven erozyonunun bir diğer önemli göstergesi, yerel para Türk Lirası’ndan kaçış ve dövize yöneliş. Kısaca “dolarlaşma” denilen bu süreç hızlanıyor. Özellikle yükselen enflasyon karşısında TL’yi güçlendirmek için Merkez Bankası’ndan beklenen politika faizini yükseltmek, böylece TL’ye cazibe kazandırmak opsiyonunu, Erdoğan elinin tersiyle itti. Bu yolun, yani TL faizlerinin artırılmasının ekonomide bir süre durgunluk yaratmasından Erdoğan endişeli ve bu durgunluğun yol açacağı seçmen memnuniyetsizliği en büyük endişesi. O nedenle Erdoğan, yükselen enflasyon ve bunun yol açtığı dövize yönelişe aldırmadan politika faizlerini indirip bununla ucuz kredi taleplerini karşılama ve bunun getireceği geçici de olsa canlanmanın seçmen memnuniyeti yaratacağı umudunda.
Ne var ki TL faizlerinde enflasyona rağmen indirim, güvensizliği artırıyor, TL’den kaçışı hızlandırıyor. Eylül, ekim ve kasım Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantılarında gerçekleştirilen 4 puan indirim, politika faizini yüzde 19’dan yüzde 15’e indirdi ve enflasyonun 5 puan altında negatif bir faize yol açtı. Bu durum, TL mevduatı olanları kısa sürede hızla dövize yönlendirdi. Kasım ayı ortası itibarıyla, toplam mevduatların yüzde 58’i dövize yönelmiş durumda. Kalan yüzde 42 ise dövize geçmede geç kalmış olmanın pişmanlığında ve gecikmiş olsa da yükselmiş fiyattan da döviz alıyorlar. Dolar 1 ayda 9 TL’den 10 TL’ye çıkmışken 11 TL’ye geçişi sadece altı gün sürdü. Ama en çarpıcı olan 11 TL’den 12 TL ye geçişi 24 saati bile bulmadı. Bu çarpıcı artışta Erdoğan’ın 22 Kasım’da yaptığı konuşma tetikleyici oldu denilebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 22 Kasım Kabine toplantısı sonrası yaptığı konuşma, yeni bir kur artışını alevlendirdi. Gün biterken 11.47 TL’ye çıkan dolar fiyatı, yılbaşına göre yüzde 54’e, eylül ayı başına göre yüzde 38’e yükseldi. Başka bir ifadeyle, TL’nin dolar karşısındaki değer kaybı yıl başından 22 Kasım’a kadar yüzde 35, faiz indiriminin gündeme geldiği eylül ayından beri yüzde 28’e vardı. Ancak burada durmadı. 23 Kasım sabahından itibaren dolar fiyatı tırmandı. Önce 12 TL basamağına çıkan fiyat, oradan da birkaç saat içinde 13 TL basamağına sıçradı. TL bu tarihi düşüşün ardından kısmen toparlansa da doların fiyatı bu satırların yazıldığı sırada 12 TL basamağında idi.
Doların fiyatını geri çekecek, dengeleyecek pek bir rüzgâr yok. Merkez Bankası rezervleri tüketildiği için oradan bir ayarlama gelemiyor. Kamu bankaları satışa yönlendirilse orada fazla bir döviz pozisyonu yok ayrıca çok riskli bir hamle. TL faizlerini artırarak dengeleme, Erdoğan’ın dışladığı bir el freni. Dışarıdan sermaye girişi ise bu karambolde neredeyse imkânsız. Tersine, hızlı tırmanışta, swaptaki yabancıların çıkışlarının etkili olduğu söylendi.
Öte yandan ABD Başkanı Joe Biden’ın FED’e mevcut başkan Jerome Powell’ı yeniden aday göstermesini piyasalar “merkez bankası bağımsızlığını korumak ve para politikasındaki istikrarı sürdürmek” şeklinde algıladığı için dışarıda da Dolar Endeksi güçlendi. Dolar Endeksi 96 bin seviyesinden 96 bin 500’e çıkarken yüzde yarım yükseldi. ABD 10 yıllık faizleri yüzde 1.55’ten 1.63’e kadar yükseldi. Dış piyasalarda doların güçlenmesinin de yurtiçinde TL’nin kaybını ivmelendirmede belli bir etkisi oldu.
Ama dövizdeki tırmanışta asıl rüzgârın içeriden geldiği söylenebilir. Çünkü Cumhurbaşkanı 22 Kasım’daki Kabine toplantısında dünyadaki gelişmeler karşısında bilinçli bir tercih yaptıklarını, yüksek faiz-düşük kur döngüsüne son verdiklerini belirtti. “Politika faizindeki düşüşü memnuniyetle karşıladıklarını” söylemesi, faiz indirimlerinin aralık ayında da süreceğine ilişkin bir mesaj olarak algılandı. Uygulamaya sokulan politikaları eleştiren ekonomistleri “mandacı” diye tanımlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “oyun planlarını” yeni bir “kurtuluş savaşı” olarak nitelendirmesi ise özellikle muhalefet partileri tarafından sert biçimde eleştirildi. Ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şöyle tepki verdi Erdoğan’a: “Sen artık bu saatten sonra Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel bir milli güvenlik sorunusun.”
Şimdi herkes biliyor ki hem faizler biraz daha aşağı çekilecek hem de enflasyonda düşüş beklenmiyor. Hatta hızla tırmanan döviz fiyatları sonucu önümüzdeki aylarda enflasyonda önemli sıçramalar bekleniyor. Bu, Merkez Bankası faizi ile enflasyon arasındaki 5 puanlık makas veya negatif faizin boyutu, birkaç puan daha artacak demektir.
Aylık tüketici güven endekslerinde ve gündelik dolarlaşma verilerinde takip edilen Erdoğan’a güvensizliğin ülkenin yönetilmesini giderek zorlaştırdığı ve çözümün herhangi bir ekonomik önlemden çok, siyasi dönüşümü, erken, hatta acil seçimi gerektirdiği fikri daha çok taraftar buluyor.
Al-Monitor