Binyamin Netanyahu’nun muhafazakâr Likud Partisi, meclisteki 120 sandalyenin 32’sini kazanarak İsrail’deki parlamento seçimlerinden zaferle çıktı. “Netanyahu karşıtı koalisyonu” haziran ayında dağılan Başbakan Jair Lapid’in liberal Yeş Atid Partisi ise 24 sandalyeyle ikinci oldu. Netanyahu, Ortodokslar ve aşırı sağcı Dinci Siyonistlerle yeniden koalisyon kurarak 65 sandalyelik bir çoğunluğa sahip olmak istiyor.
Meydadaki tepkiler :
Yol ayrımındaki bir toplum
Süddeutsche Zeitung İsrail muhabiri Peter Münch, bu seçimlerin hayat memat meselesi olduğuna vurgu yapıyor:
“Liberal Gelecek Partisi [Yeş Atid] lideri Lapid, giderek kutuplaşan bir toplumdaki uzlaşı arayışını temsil ediyor. … Kendisi, toplamda 15 yıl boyunca ülkeyi yönetmiş olan ve şimdi yeniden başbakanlık koltuğunu kapmaya çalışan Netanyahu’nun popülist politikalarına tezat teşkil ediyor. … İsrailliler bir karar vermek zorunda: Yalnızca güce dayanan ve dolayısıyla toplumun birlikteliğini tehdit eden sağcı ve dinci bir hükümet mi istiyorlar, yoksa istikrarsız ama çoğulculuğu ve demokratik uzlaşıyı temsil eden heterojen bir ittifakla mı yönetilmek istiyorlar? Birkaç bin oy, parlamentoda bir o tarafa bir bu tarafa geçecek birkaç koltuk, salı günü İsrail’in geleceğine yönelik dengeleri değiştirebilir.”
Sağ oylarda tarihi patlama
Rzeczpospolita, Netanyahu’nun her zamankinden daha sağcı bir hükümet kuracağını öne sürüyor:
“Sağ tandanslı Likud Partisi’nin zaferi sürpriz olmadı. Asıl sürpriz, 14 sandalye kazanan aşırı milliyetçi Dinci Siyonizm İttifakı’nın başarısıydı. Artık güvenilir bir müttefik olmanın yanı sıra Netanyahu’nun yeni koalisyon hükümetine de ortaklık edecekler. Koalisyonun diğer üyeleri ise dinci-ortodoks Şas ve Birleşik Tevrat partileri. Bu dört fraksiyon birlikte 65 sandalye elde etti. Böylece Netanyahu, son yıllarda ancak rüyasında görebileceği rahatlıkta bir çoğunluk sağlamış oldu. … Bu da Yahudi devletinin tarihindeki en sağcı hükümetin kurulacağı anlamına geliyor.”
Demokrasi için bir tehdit
Neue Zürcher Zeitung, Netanyahu’nun İsrail’in refahıyla ilgilenmeyi bırakalı çok olduğunu söylüyor:
“Asıl amacı aleyhindeki yolsuzluk, zimmete para geçirme ve dolandırıcılık davalarını durdurmak. Ve merkez sağ kamptan giderek daha fazla müttefiki ondan uzaklaştığından, aşırı sağ kanada daha da yaklaştı. … Netanyahu’nun müstakbel koalisyon ortakları görünüşte hâlâ ılımlı. … Ancak, demokratik kurumları zayıflatmaya çalışacaklar ve böylece azınlıkların ve muhaliflerin özgürlüklerinin kısıtlanacağı, devletin giderek liberal olmayan bir çehreye bürüneceği bir atmosfer yaratacaklar.”
Hedefleri çok, çekincesi yok
Mediapart, seçimin galibinin yeniden iktidara gelmek için hiçbir şeyden çekinmediğini gözlemliyor:
“İdeolojik körlük, kendisini devirenlerden siyasi intikam alma arzusu ve adaletin kılıcından kaçmak için inatçı ve ucuz bir zorlama arasında, Netanyahu’nun bu seçim savaşındaki temel motivasyonlarını birbirinden ayırt etmek güç. Bir şey çok net: İktidarda olduğu kadar muhalefette de acımasız biri. Çoğunluğu sağlamak ve hâkimlere karşı verdiği mücadelede müttefikler kazanmak uğruna, çevresini ırkçı yerleşimcilerle ve kitleleri harekete geçirmek için dini motifleri kullanmaya alışkın manipülatif ve demagojik hahamlarla çevrelemekten çekinmiyor.”
Rusya’ya karşı tarafsızlığa son mu veriliyor?
Večernji list, Netanyahu’nun gerçekten de İsrail’in Rusya’ya yönelik tarafsızlık politikasına son vermek isteyip istemediği sorusuna yanıt arıyor:
“Ukrayna’ya sempati besleyen pek çok İsrailli Netanyahu’ya oy verdi, çünkü seçim kampanyasında sürekli Ukrayna’dan ve Ukraynalılardan yana olduğunu vurgulamış ve silah sevkıyatı ihtimaline değinmişti. … Verdiği sözleri tutup tutmamak artık kendisine kalmış. Ancak bu, hava sahası Rusya’nın kontrolünde olan Suriye’deki İran hedeflerine saldırmaya devam edebilmek için İsrail’in uzun zamandır izlediği Rusya’nın işgaline karşı tarafsızlık politikasına son vereceği anlamına gelir. Rusya Suriye’nin hava sahasını İsrail’in bombardıman uçaklarına kapatırsa, Ukrayna’ya silah sevkıyatının sonuçları İsrail için korkunç olabilir.”