Virüs birleşik bir Avrupa fikrini neredeyse alt etmiş gözüküyor. Üye ülkeler sınırlarını kapatıyor, yurttaşlarının özgürlüklerini kısıtlıyor ve büyük ölçüde bir ulus-devlet siyaseti güdüyorlar. Bunun bir sebebi de, AB’nin sağlık konusundaki yetkilerinin çok kısıtlı olması. Köşe yazarları, popülistlerin zafer kazanma olasılığından endişelenirken, umutlarını tamamen yitirmiş durumda da değiller.
Cin şişeden çıktı
The Spectator’a göre AB, açık sınırlar, istikrar anlaşması ve hareket özgürlüğü gibi ilkelerin rafa kaldırılması nedeniyle varlık krizini ortaya çıkarıyor:
“Salgının neden olduğu bir başka zarar da Avrupa içi dayanışmanın çökmesi oldu. Zaten bu konuda başarılı bir reçete hiç olmamıştı, şimdiyse ulus devlet refleksleri, dayanışmaya yön veriyor. … Avrupa’nın krizdeki güçsüzlüğü kimi siyasi partileri güçlendirecektir. İtalya’da Matteo Salvini, Fransa’da Marine Le Pen birkaç hafta önce Brüksel’i Schengen Anlaşmasını yürürlükten kaldırıp virüsün yayılmasını engellememekte direndiği için suçluyordu. … AB’nin temel ilkelerinin rafa kaldırılması, bu partilere verilmiş en güzel armağan. Brüksel şişeden çıkan cini geri sokmakta epey zorlanacak.”
Birleşik Avrupa Devletleri hayali suya düştü
Lietuvos rytas’a göre bu küresel salgın Avrupa’nın birleşmek istemediğini gösterdi:
“Ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığımız anda ortak değerlerin ve dayanışmanın yerini pragmatizm ve bencilliğin aldığı giderek netleşiyor. Benim tahminim, ortak değerlere olan inanç tamamen kaybolmasa da pek çok acı gerçekle yüzleşilmek zorunda kalınacağı yönünde. … Avrupa Birleşik Devletleri, Churchill’in edebi rüyası olmaktan öteye geçemeyecek gibi. Nitekim bu fikre karşı çıkan ilk ülke onunki oldu. Sert AB entegrasyonu olarak adlandırılabilecek bu yaklaşım gerçekleşecek olursa bugünlerde Avrupa nasıl görünürdü? Macron’un sokağa çıkma yasağı gibi mi?”
Muazzam hayal kırıklığı yaşanacak
Tygodnik Powszechny, Avrupa projesinin kimilerinin korktuğu gibi bu küresel salgınla çökeceğine inanmıyor:
“Güncel krize bakarak AB’nin geleceğiyle ilgili yapılacak tek çıkarım şudur: AB kurumlarından ve ulusal kurumlardan neler beklenebileceğini somut şekilde belirleyen yeni bir Avrupa anlaşmasına ihtiyacımız var. Beklenen ekonomik çöküş gerçekleştiğinde, hayalini kurduğumuz AB ile gerçek AB’nin anlatılarının örtüşmediğini görecek ve yeniden hayal kırıklığına uğrayacağız. Ama bizim uyumsuzluğumuz, şu anda Çin’in ya da Rusya’ın kendi ulusal anlatıları karşısında hissettiklerinden daha az olacaktır.”
Sonhaber