Mazlum Çetinkaya
Son dizeyi de okudum. Bir şair, bitirdiğin kitabında anlamadığın bir şeyi kendine soru yapmışsa, kitap biter ama tekrar sehpaya uzanırsın, mutfakta kokan balık ve elinde bir özlemle senin tuttuğun kaleme bakar biri, sanırım bu kitap huzurla okunmaz, huzurda da…
Kadıköy ve bu ev benim için huzursuzluğun ve beklemenin başkenti olacak. Yeniden uzun bir beklemeye koyulacağım bu evde buraya geldiğimin ilk günü ve valizimden çıkarıp içine gömüldüğüm ilk kitap, Göl Yazması.
Yazma denilen şey, başlı başına bir yas değil midir, beklemek değil midir? Şiir, uzun gitmelerin ve uzun beklemelerin sorusu oluyorsa, evi de mutfağı da ilk günden huzursuzluk kaplar.
Hele bir de şiirini uzun yollardan getiren şair Bingöllü ise.
“Sevgilim neden korkunç buluyor yaralarımı” huzursuzluk böyle başlıyor işte, bilenler bilir, Esat Şenyuva’nın “Göl Yazması” kitabı da…
Annesine anlatıp anlatıp sonunda “ne söyleyeceğimi bilmiyorum anne” diye biten bir kitap tekrar insanın elinin sehpaya doğru uzanmasına sebep olur.
“…
her şeyi ırmaklardan öğrenecektik
kitaplardakine benzeseydi coğrafya
hüznümü alageyiklere bağışlayacaktım
sevgilim korkunç bulmasaydı yaralarımı
…”
“Soyadı Kanunu” o kadar tersten uğramış ki şair Esat Şenyuva’ya ve “kitaplardakine benzemeyen coğrafyamıza saatlere ayarlı iç çekişlerle” bile bakamayanlar bugünlerde baktıkları Gazze’yi gerçekten içten Soluyabiliyorlardır umarım. Sesin ve sisin arasında kalan bu duyarsızlığa / duyarlılığa şairin iki çift sözü de olmalı, bence!
Kitapta bazı şiirler eski ve yeni dostlara adanmış, gönderilmiş. Ve okuyunca, ve bilince, ve tanıyınca, ve unutamayınca geldiğin kente dönüyorsun yine “Göl Yazması’ndaki” gibi.
Cebindeki son parasıyla sevdiğine Afrika’dan çiçek ısmarlayanlar bilir kitaptaki “çiçekbozuğu” şiirini okuyunca
“bir ırmak yatağında yakınmadan suyu kucaklayan kaya
bir uzvunu yitirmiş gerilla hayali
sesini dere yatağına vermiş akıyor bir türküde
…”
Şimdi bu kitabı, yani “Göl Yazması”nı okuyan Afrika, aşka külhan bu kıyıda şu yağmura ne desin.
Gidenleri anlatıyor kitap, gidenleri, yalnızlığı ve coğrafyanın yazmasını. Gidenleri anlatıyor şair Esat Şenyuva; hem herkesin bir gideni yok mudur, bir de geri dönmeyeni!
Bu arada Pikaresk Yayınevi’ne de teşekkürler, gözlüksüz okuduğum bir kitap oldu; baskı, renk ve kâğıt dağılmıyor okuyanın elinde.
Şaire ve şiire dönersek yeniden.
Kendisiyle ve yaşadığı dünya ile sorunu olanların okuyabileceği bir kitap, hatta bu konuda son yıllardaki en sevdiğim bir kitaptı diyebilirim.
Ancak mutlu olanların ve dünya ile arası iyi olanların okuyunca zorlanabileceği bir kitaptır diyebilirim Göl Yazması için. Zaten mutlu olanlar şiir de okumuyor, şiir de yazamıyorlar.
Esat Şenyuva
“1976, Bingöl. Şiirleri; aralarında Virüs, Varlık, Akatalpa, Hayâl, Sadece Şiir ve Yeni E’nin de bulunduğu bazı dergilerde yayımlandı. Yayımlanmış dört şiir kitabı mevcut.
- Hangi Felsefe Tedavi Eder Yaralarımı
- Öksüz Kelimeler
- Hiçlik Yokuşu
- Göl Yazması