Rusya, Ukrayna’nın geneline karşı yürüttüğü taarruz savaşının üzerinden altı ay geçmişken hedeflerinin hiçbirinden vazgeçmedi. Görünen o ki AB, ilk şokun ve devamında gelen yaptırımlar ile dayanışma vaatlerinin ardından uzun sürecek bir savaşa hazırlanıyor. Yorumcular, savaşın Avrupa toplumları üzerindeki etkisini de irdeliyor.
Doğal sanılanlar sorgulanmaya başladı
Večer, savaşların kınanmasındaki bir çelişkiyi şöyle açıklıyor:
“Pek çokları, AB’de savaşları çifte standartla değerlendirmemizden rahatsızlık duyuyor. Bu muhtemelen doğru; zira AB herkese ilan ettiği demokratik ve barışçıl değerlerini ciddiye alsaydı eğer, şu anda Avrupa’da Ruslara karşı getirilen yeni yaptırım önerilerinde olduğu gibi örneğin Amerikalı, İsrailli veya Suudi turistlerin de AB ülkelerine girişini uzun süre önce yasaklamış olurdu. … Neden mi? Bu yalnızca yakınlıkla ilgili değil. Mesele şu ki Avrupalılar, kendi değerlerinin, görece demokratik sistemlerinin, Rusya’dan enerji tedarikinin bırakılması nedeniyle artık tehdit altına giren refahlarının hâlâ doğaları gereği olup olmadığını giderek daha fazla sorgulamaya başladı.”
Yanlış yola sapmayalım
Siyaset bilimci Deividas Šlekys, LRT‘de Ukrayna’daki savaşın Litvanya toplumu üzerindeki etkisini analiz ediyor:
“Toplumun bir kesimi savunma meselesiyle pek yakından ilgili, ancak tüm bu coşkunun içinde kötü ve acınası milliyetçilik belirtileri de görüyorum: Herkesi silahlandırın, bizden olmayanlar düşmandır, haindir vesaire. … Bir sınır devletinde gündelik demokratik yaşam ile savaş hazırlığı arasında bir denge kurmanın zor olduğu görüşüne katılıyorum. Ancak, demokrasi ve savaş arasındaki karmaşık ilişkiyi göz ardı etmeyelim. Yanlış bir yola sapabiliriz. Önce kelimelerle, sonra da eylemlerle.”
İşler pamuk ipliğine bağlı
Právo da Avrupa’nın birliğinin oldukça kaygan bir zemin üzerinde durduğundan endişeli:
“Pembe gözlükleri takıp durumu iyiye yormaya çalışmayalım: Özellikle enerji krizi, AB üye ülkeleri arasında ve AB içinde pek çok gerilime yol açabilir. Brüksel’den gelen iyimser açıklamalara rağmen, bazı hükümetlerin krize biçare tepkiler verdiğini görüyoruz. Önceden kestirilemeyen etkenler muazzam boyutta. Bu durum, AB ülkeleri arasındaki dayanışmayı da tehlikeye atıyor. Peki ya Amerikalılar? Bu zamana kadar Ukrayna cephesinde çok aktifler. Onlar olmasaydı, silah sevkıyatları ihtiyacı karşılamazdı. Ancak ABD için ‘Çin cephesi’ daha önemli. Ve Washington’ın iki cepheye yetecek gücü yok.”
Her gün yeniden başlayacak bir mücadele
The Daily Telegraph, AB içinde Rus rejimine direnme iradesinin ciddi şekilde azalmasından şikâyetçi:
“Geçtiğimiz iki ayda hiçbir AB üyesi Ukrayna’ya yeni maddi destek sözü vermedi. AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell bu hafta, bloku bir arada tutmanın ‘her gün yeniden başlayacak bir mücadele’ olduğunu itiraf etti. … Büyük Britanya ve Doğu Avrupa ülkelerinin Ukrayna’ya desteği ne kadar güçlü olursa olsun, yetmeyecek. Batı topyekûn destek sunmazsa, Vladimir Putin’in asıl hesabı, yani kendisinin kazanma arzusunun Batı’nın direnme arzusundan daha büyük olduğu doğrulanmış sayılacak.”
Barış içinde bir arada yaşamak artık mümkün değil
Frankfurter Allgemeine Zeitung, Batı’nın uzun süre daha Kiev’i desteklemeye hazır olması gerektiği gerçeğine vurgu yapıyor:
“Bu yalnızca saldırıya uğrayan bir demokrasiye (savaştan önce ne kadar kusuru olsa da) yönelik ahlaki bir yükümlülük değil. Ukrayna Devlet Başkanı’nın konuşmasında sergilediği uzlaşmaz tavır Batı’nın da çıkarına. Ukrayna için ne geçerliyse, Avrupa’nın geri kalanı için de aynısı geçerli: Bugün Rusya’ya hükmeden insanlarla barış içinde bir arada yaşamak artık mümkün değil, çünkü onların böyle bir dertleri yok.”
Bilanço tüm taraflar için korkunç
El Periódico de Catalunya, acilen barış müzakerelerine başlanması çağrısında bulunuyor:
“Bilanço korkunç. … Hem feci bir yıkıma uğrayan Ukrayna, hem de eşi benzeri görülmemiş yaptırımlardan ve muazzam bir uluslararası izolasyondan mustarip Rusya için. AB ülkeleri, İkinci Dünya Savaşı ve 1973 petrol krizinden bu yana en sert geçecek kışlardan birine hazırlanıyor. … Çatışmanın sonuçları çok sayıda gelişmekte olan ülkeyi de etkiliyor. … Böyle bir felaket karşısında, saldırganlığı sona erdirmek için gayretleri ve diplomasiyi artırmaktan başka bir politika olamaz. … Herkes ortak fayda için hareket etmeli ve mümkün olan en kısa sürede her iki taraf için kabul edilebilir bir ateşkes üzerinde anlaşmalıdır.”
Barış uzak bir ihtimal
Öte yandan Neue Zürcher Zeitung, Rusya’nın altı ayda herkesin güvenini kaybettiğini düşünüyor:
“Her konuda duyulan güvensizlik, barışa yönelik bir çözümü neredeyse imkânsız kılıyor. Burada da suçlu, daha 1994’te nükleer silahları bırakması karşılığında egemen Ukrayna’nın sınırlarını garanti altına alan Rusya. … Bu yüzden de Ukrayna’yı, ileride imzalanacak bir anlaşmada toprak bütünlüğüne ilişkin verilecek yeni uluslararası garantiler konusunda -örneğin tarafsızlık statüsü- ikna etmek kolay olmayacak. Öngörülemeyen komşulara karşı yalnızca askeri gücün bir güvence sağladığını öğrendiler. Her iki taraf da halihazırda savaş alanında akut bir yenilgi tehlikesiyle karşı karşıya olmadığından, Ukrayna’da barış uzak bir ihtimal gibi görünüyor.”