Savaşsız sömürüsüz bir dünya isteyenlerle daha çok savaş, daha çok sömürü isteyenlerin savaşı hiç bitmiyor. Hemen her yerde karşılaşıyoruz; nedenini bilmiyoruz, nasıl çözümleneceği konusu belirsiz… Yıllarca süren insanları açlıkla, yoksullukla iç içe bırakan bu savaşlar için geçmişe dönüp bakmakta yarar var. Ya gözümüzden (tabii ki hepimizin, buna tarihçiler de, siyasetçiler de dahil) kaçmış bir ayrıntı yakalarız da bir çözüm yolu bulabiliriz… Ya da, Sean McMeekin gibi “Yeni Bir Tarih” yazar, yeni bir bakışla, yeni bir yorum getirebiliriz.
McMeekin, 100 yıl (hatta daha da) öncesine bakıyor. Bugün Suriye’de olanları daha açık, daha net kavrayabilmemizi sağlıyor. Tabii ki, Rusya-Ukrayna, Azerbaycan-Ermenistan, Filistin-İsrail savaşlarını da bu ışıkla yorumlayabiliriz. Tarih, muhakkak ki, tekerlek değil ve tekrar etmiyor ama ipuçlarını yıllar öncesinden verdiği gibi, biz hep aynı şeyler oluyor diye düşünüyoruz. Biliyorsunuz ki, sosyal tarih zamana, zemine, güçlerine ve katılanlarla birlikte düşüncelerine göre belirlenir. Yani, aynı koşulları bulsanız bile Ekim Devrimi’ni bugün yapamazsınız. Ancak o dönemi ve yaşananları irdeleyerek aynı hatalara (buradaki hata sadece ‘hata’ değil, sonuç anlamında) düşmezsiniz.
Nurettin Elhüseyni’nin çevirdiği Sean McMeekin, “Rus Devrimi”ni geleneksel tarih kitaplarının sınıf mücadelesi (Marksizm temelli) üzerinden değil, Çarlık Ordusu arşivlerinden yararlanarak sıra dışı bir bakışla yazmış. Birçoğumuzun bildiği (ya da bildiğini sandığı) yirminci yüzyılın bu en önemli dönüm noktası olarak kabul ettiği Ekim Devrimi döneminde gözden kaçan ayrıntılar var; yeniden okumakta da…
Egemen olmak için…
1905 (öncesi de var) sonrasında yaşananları uzun uzun anlatıyor yazar, kaynaklara dayanarak araştırmaları ışığında. O kadar çok şey, akla hayale gelmeyecek şey yaşanmış ki, onca karmaşanın arasından sıyrılmanın nasıl bir duygu olduğunu okudukça hayretle öğreniyorsunuz.
Zorlu bir süreç geçirilmiş 1917’den 1922’ye kadar. Devrim, iç savaş, kilise soygunları, kargaşa ve direnişleri beş yılda ancak bastırabilmiş. O yıl, bereketli bir hasat elde edilince, ekonomik olarak da bir rahatlama yaşanmış ve yönetim ‘para’yı yeniden yasallaştırmış. Bir bakıma, ağır sanayi, dış ticaret ve bankacılık dışında “ekonominin hâkim dorukları” yeniden kapitalizme açılmış. Lenin’in mumyalatılan naaşı da yarı dinsel bir kişi kültüne dönüştürülmüş. Bir cümleyle özetlersek Rus demokrasisinin yerini yeni bir Rus otokrasisi almaya başlamış.
Sonrasını biliyorsunuz. Yirminci yüzyıl bitmeden Sovyet sistemi çöktü. İster reel sosyalizm deyin, ister revizyonizm, bir dönem bitti. Bununla birlikte “soğuk savaş” da… Olmaz denilen oldu ve kapitalizm sosyalist ülkelerin hemen hepsinde egemen oldu. Arkasından yerel(!) savaşlar yaşandı, Yugoslavya örneğinde olduğu gibi. Yukarıda saydığımız bugünkü savaşların da onlardan aşağı kalır yanı yok.
Sıra geldi Suriye’ye…
Arap Baharı olarak adlandırılan ve Irak, Libya, Mısır gibi ülkelerde değişim yaratan dönemin belki de son halkası (dolayısıyla Arap Sonbaharı diyebiliriz) Suriye oldu.
Suriye’nin Türkiye açısından önemi, diğerlerine bakarak çok daha büyük. Irak’ta oluşturulan “Irak Kürdistanı”, Suriye’de (Rojova zaten var) de kendince oluşacak demektir.
HTŞ güçlerinin 12 gün gibi kısa bir sürede (Kürt güçlerini de aşarak) Şam’a girmesi şaşırtıcı… Belki de danışıklı dövüştü ve kim bilir, Devlet Bahçeli bunu öğrendiği için Abdullah Öcalan’ın Meclis’te konuşmasını istedi. Irak, arkasından Suriye gelince Türkiye Kürdistanı’nı elden kaçırmamak için atılmış bir adım olabilir.
Benim olduğu gibi hepimizin kafasında kasap çengeli örneği binlerce soru işareti var ve her biri çözüldükçe yeni soru(n)lar doğuruyor.
Rus Devrimi, Yeni Bir Tarih
Sean McMeekin
Çeviren Nurettin Elhüseyni
Tarih, Siyaset,
Yapı Kredi Yayınları, Ekim 2024, 370 s.