Dadaşistan’da Gol Atma Çabası

HomeManşet Haberler

Dadaşistan’da Gol Atma Çabası

Kılıçdaroğlu: 1
Erdoğan: Sıfır
Erzurum, çarşı pazar Erzurum, seni yıllar önce tanımıştım, çok güzel anılarla, onlarca, yüzlerce anı ile.
Doksanlı yıllar, Toros markanın yılları, “Yeşil” denilen çakkalın cirit attığı Bingöl Karlıova’da öğretmenlik yapıyordum, o yıllarda gördüm Erzurum’umun, Mahallebaşı’nı, Kral Otel’ini ve yine o yıllarda haftalık “yasal illegal gazeteleri” oralardan alırdım, okurdum, kaldı mı Mahallebaşı’ndaki o yoksul otel, bilmiyorum!
İşte o zamanlardan birindeydi yine, Cumhuriyet Caddesi’nde sanırım, tepeme düşen bir buz parçasından canı pahasına beni kurtaran, kucaklayan ve bir daha görmediğim Dadaşistan’lı Dadaş; sana selam ola, hep selam ola, ömrümce.
Bütün bu anlattığım il ve ilçelerin birçoğunun enlem ve boylamlarını bilmem aslında, ki beni de ilgilendirmez ama o yıllarda Bingöl ve Erzurum’da olanların birçoğunu da bilirim, hatırlarım, gerçi benim bir kızım yoktu ve şanslı da değildim şair Metin Altıok gibi!
“Erzurum çarşı pazar Leylim aman aman leylim aman aman
Leylim aman aman sarı gelin
İçinde bir kız gezer Hop ninen ölsün sarı gelin aman
Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yârim”
Böyle bir türküsü olan bir kenti istediğiniz kadar yoğurun, faşizm buralardan çıkmaz, Dadaşistan; bir kolu Kürt, bir kolu yok ettiğimiz Ermeniler, diğer kolu da yoksul Dadaşlar…
Yorgun döndüm bu akşama, yorgun ama umut ile biri var, bana durmadan umudu yaz diyen biri; fena biri değil.
Seni kırmak istemem ama bir duvar düşmüş gibi sanki üstüme…
Sana sığınsam akasyaların dalı kırılır.
Yollara baksam binemediğim o otobüsler yakılır.
Bir minibüse el sallasam, boynuna ip bağladıkları çocukların bağırsakları kulaklarımı sağır eder ya da Yeşil ve Hizbul katillerden bir satırın sancısını hatırlarım.
Katiller sıfır olacak mı, bilmiyorum ama o “dadaş bölgesi”nde yani Dadaşistanda bir sevdanın urganını kimse benim kadar bilemez.
Seviyorum türküsünü söylüyor mu hala orada birileri bilmiyorum. Herkes hümanizma yumağı, herkes çıkmayın sokağa diyor!
Bazı kentler başkadır işte, ne diyebilirim ki, ben sosyolog değilim, sosyal yolucu da değilim!
Mesela Sivas, mesela Erzurum, mesela Bingöl, ama bize bu elbiseyi kim giydirdi, sonra bu yüzümüze doğan bu gülleri kim dikti, bilmiyorum.
Biz hava durumuna Erzurum’dan bakardık; biz yaylalara, biz bize pusu olanlara buradan bakardık, üşürken sevenlere, çocukların cizlavetlerine Erzurum’dan bakar ağlardık…
Erzurum işte, sever, kimsenin yüreğini kırmaz, tanımadığı hiç kimsenin canına küçücük bir buz parçası düşsün istemez.
Burayı, buraları kurtaracak olan cesarettir, aşktan bir cesaret, Palandöken’den dökülen bir kardeşlik.
Ve sonra dönüyordum bir gün Erzurum’dan, Karlıova’ya varmadan, Mucur’da, yolumuz kesilmişti, Trakyalı Emel’in göç ettiği mevsimdi.
Nasıl da boynu bükülmüştü o nehrin kenarında, ben tarihinizin o ırkçı ağzını yıkarken.
Bir çingene sevilmeli dedim, Peri Nehri’nde beni ölüme uzattıkları o gün.
Kapıyı açın, ayaklarımdan bu nehre bırakacağım, cızlavetler getireceğim, hiçbir umut ölmesin diye, hiçbir boyun akşamın gölgesinde bir minibüsün ön lastiğine gözyaşı olmasın diye…
Bak emmim üç kıtayı bir ediyoruz, Erzurum neçi.
Erzurum faşist değil, Erzurum içişleri bakanının arka bahçesi de değil, zaten yeşilin fanusu da söneli çok oldu, “Başkan!”
Sanırım on dört mayıs bir tabela olacak, ama devrim filan değil…
Tabelanın sonucunu ekledik yazımızın başlığına.
Kısa vakitte buluşmak üzere, güzel bir Dadaşistan baharında.
Ben bir kalbe inanıyorum: ya siz!

Mazlum Çetinkaya

 

Subscribe
Notify of
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments