“Kral çıplak!” deme cesaretini göstermek; saflara yazmak, aynı zamanda kendini “hakim” sanan çevrelerin bilinmesini istemedikleri şeyleri duyurmaktır.
Aşağıdaki bu yazıyı bir kaç hafta önce yazdım. Çok değerli dostlarımın ricası üzerine geçici olarak geri çektim.
“Kral çıplak” demek meğerse ne zormuş!
“O sözler ki kalbimizin üstünde dolu bir tabanca gibi ölüp ölesiye taşırız. O sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan uğrunda asılırız.”
Yazı, kıyametler kopardı! Özelden yazanlar, arayanlar, kulisler, dedikodular… Peki ben ne dedim, arkadaş, ne yazdım? Örgüt kurup, devrim yapmak istiyorsanız önce devrim yapmak istediğiniz ülkede olacaksınız, dedim. Bundan tabii ne olabilir?
Doğru mudur?
“Kral” çıplak dedim! Bir adım öteye geçtim. Şimdi, “Kraliçe” de çıplak diyorum.
“Kraliçe” çıplak!
Öyle ya siyasal örgütler sadece erkeklerden oluşmuyor, değil mi?
Ama… Sorunu kişiselleştirmemek adına örgüt, şahıs adı vermedim. Zaten kişisel bir durum da yok. Peki bu durumda kıyamet nasıl kopar?
“Kral” derken seni kastetmedim. Sen, artık “Kral” değilsin, alınmana gerek yok. “Kraliçe” derken seni kastetmedim. Sen hiçbir zaman “Kraliçe” olmadın!
Söylemek istediğim, devrim yapmak isteyen yurtdışındaki bütün ” Krallıkların” yurtiçine dönmesi!
Hemen özelden, “Sen ne demek istiyorsun; bana, bize kaçkın mı diyorsun?” söylemler…. Komik değil mi? Bu durum bana Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Atilla İlhan ‘ı hatırlattı. Yani Marko Paşa, Malum Paşa Gazeteleri de geçen hikayeleri…
Mesela haldeki sebzeler örgütlü değildir! Sesi soluğu çıkmaz. Pırasa gibi biyat eder; “Kralımız sen çok yaşa!” derler. Siz, salatalıkların çürüklüğünden bahsediyorsunuz, birileri çıkıp, ‘bize maydanoz mu, dedin’ diyor, haşa! (Keşke maydanoz olsaydınız)
Peki ben ne yazdım?
Dikkat dikkat, “Kral” ve “Kraliçe” çıplak!, dedim. Kim Kral, kim Kraliçe? Niye üzerinize alınıyorsunuz? Alınacak bir duygu içindeyseniz sözüm sizlere de!
Birde yalnız “Kral” çıplak deseydim, erkek egemen söyleme takılacaktım. Eee örgütlerde az da olsa “Kraliçeler” de var. Bundan alınacaklar, egosu yüksek kişiler olmalı!? Yoksa aynalı sazanlar gibi oltaya kimler takılabilir ki?
Siz sanıyor musunuz sadece burjuvazinin trolleri, hackerları var? Bizlerinde cep telefonu kullanmayı bilen ‘heckerlarımız” var.
Yazımı yazdım. Rahatsız olacakların, bilinmesini istemedikleri şeyleri paylaştım…
Önemli olan, genel geçer, herkesin hoşuna gidecek, çok beğeni toplayan şeyleri değil, “egemen” çevrelerin hoşuna gitmeyen şeyleri yazmak, paylaşmaktır!
Peki yazdıklarımdan kimler rahatsız olabilir? Sorunun yanıtını siz verin.
Ne yazmışım, birlikte okuyalım.
Yurtdışındaki ağır, siyasi, örgüt kuran “abilere”, “ablalara” sesleniyorum.
Ülkemiz kan, revan, zam, zülüm içindeyken, milyonlarca ezilen, sömürülen renkli sendikaların iradesine teslim edilmişken, örgütsüz, savunmasız kitleler için yurtdışında örgüt kurup, işçi sınıfına önderlik iddiasında bulunanlara yeter artık diyorum!
Yurtdışına çıkışlarınız, başlangıçta bir zorunluluk, bir gereklilik olabilir. Ama artık bu zorunluluğun arkasına saklanmayın, ortaya çıkın! Aradan onlarca yıl geçti! Her birinizin arkasına saklandığınız “aranıyor” afişleri, davaları düştü!
Üzgünüm, maalesef aranmıyorsunuz ve illegal değilsiniz! Sizler artık ülkemiz için bir tehlike arz etmiyorsunuz. Oralardan örgüt kurmaları, yurtiçine dizayn yapmaları bırakın. Legal, başarılı, kendince çabalayan, mücadele eden demokratik kitle örgütlerine talimat vermeyi ve bu kurumları kendinizin ‘arka bahçe’ si olarak görmeyi, adam kafalamayı bırakın. Zira komik duruma düşüyorsunuz.
Sizler bir hiçsiniz!
Asıl olan pratiktir!
Geçmiş mücadelenin mirasını ve mezar taşlarını sömürmekten vazgeçin.
Sizlerin davası düştü!
Eğer, inim inim inleyen ölen, bu ülke halkları için bir şeyler yapmak istiyorsanız ; Meyis’den mi, Meriç’ten mi, ülke dışına nereden çıktıysanız aynı yollarla geri dönün! Korkmayın, hatta uçak bileti bile alabilirsiniz.’ 70 li yılların en önemli örgütün sıradan üyelerinden, en ağır cezayı alan üç, beş kişiden ölen, düşen yoldaşlarımı anlatan; burjuvazinin hukukunda, “terörü ve teröristi” öven, “suç” işleyen yazılar yazan biri olarak söylüyorum, korkmayın, dönün! Sizleri kimse ısırmaz! Belki bu dönüşünüz ile bir söz hakkına sahip olabilirsiniz. Aksi halde maval okursunuz, okuyorsunuz da…
Düşünüyorum, yazıyorum, var mı diyeceğiniz?
Not : Siyasi mülteci devrimci arkadaşlarım, dostlarım, sözüm meclis dışına.