Neval Sultan
İzmir/ 8.Mart 2022
İki tane ergen oğlan… Oğlum Ülgen ve arkadaşı Umut… Mutfaktaki pizza başında hararetli hararetli konuşuyorlar. İsteyerek ve bilerek kulak misafirliği yapmaya çalıştığım sohbetleri pek de öyle Tiktok videoları ve kızlarla ilgili görünmüyor bu sefer… Hayret!..
Putin mi dedi onlar yoksa Pelin mi?
Ciddi ciddi Ukrayna’dan Nato’dan konuşuyor yaa bunlar!..
Üstelik de bensiz haa! Savulun üleen, ben geliyorum!..
Bir biri anlatıyor bir diğeri… Tenis izler gibiyim…
“Şimdi Putin köşeye sıkışmış gibi olmuş…”
“Tamam da silah mı kullanmış sıkıştıran…”
“Sihalar/ihalar…”
“Biz NATO üyesi olduğumuza göre…”
“E Montrö Boğazlar sözleşmesi…”
Bak sen şu veletlere, youtuber’lar, tiktoklar, instagram ekran görüntüsü altında gizli gizli haberleri takip ediyorlarmış meğer…
Ne anlatmalı şimdi bunlara… Ukrayna tarihinden başlayıp NATO amacından çıkmak mı gerek… Uluslararası siyaset bilgisi için yaşayarak öğrenme deneyimi mi gerçekleştirmeli yoksa? Kimin tarafını tutmamız gerektiğini de söyleriz belki… “Bizim ecdadımııız…” diye devam bile edilebilir… Konu her türlü ve miktarda suyu kaldıracak kadar pirince sahip bir pilav çünkü…
İki tane ergen oğlan…
Herhangi bir devlet içinse potansiyel asker iki beden…
Peki bir anne ne düşünüyordur sizce onlara baktığında… “Putin haklı, NATO müdahil olsun, Türkiye Montrö’den şaşmasın” meseleleri aklına konu mudur sizce?
Ben bir anne olarak söyleyeyim:
Sadece ve sadece YAŞATMAYI düşünür!
Güvenlikli bir hayat vermeyi, karınlarının doyduğundan emin olmayı, onların geleceğe sağ salim ulaşmasını düşünür…
Sadece BARIŞ’ı düşünür.
Kadim Orta Doğu’nun kadim öyküsündeki, Habil ile Kabil karakterlerinde cisimleştirilen, açgözlülükle sahiplenme hırsının -hiç ders alınmadığı için- insana getirdiği savaşların hala devam ettirilmesini düşünür.
Canlarına vesile olduğu canları, birilerinin güç ve para için başka canları almaya alet ettiğini görür bir anne onlara baktığında…
Hiçbir anneye (saldırıdan canını kurtarmak için savaşmak dışında) bir HAKLI SAVAŞ sebebi veremezsiniz… Hiçbir strateji, hiçbir uluslararası hesaplaşma, hiçbir devletler arası oyun, hiçbir makam veya güç, biyolojik ve duygusal olarak YAŞATMA’ya kodlanmış canlının CAN’ına değmez!..
Ne söyler bir anne bu iki müstakbel YETİŞKİN İNSAN’ı dinlediğinde?
Ya “Tüm tarih ve uluslararası ilişkileri kıyısından köşesinden biliyorum, benim de lafım olsun/ Atraksiyon iyidir, heyecan geldi dünyaya/ Aha da kendimi gösterebileceğim zemin geldi, açılın ben stratejistim” minvalinde gündem seline kapılanlar gibi “Abi Putin haklı çünkü…/NATO’nun emperyalist emelleri…/Ukrayna zaten Rus…” gibi gibi gibi dersiniz…
Ya da benim gibi;
“Oğlum boşverin siz ‘kim haklı, biz napalım’ı… Bunları düşünecek zekanız varsa yeni bir dünya yaratacak aklınız da var demektir. Sizi taraf olmak zorundalığına şartlıyorlar. Bunun farkına vardığınızda, mesela “Biz yaşamak istediğimiz dünyada topraklara sınırlar konulsun istemiyoruz, devlet dediğin beni saldırıdan koruması için oluşturduğum sanal bir güçtür, insanlığı yenip yerine geçen yapay zeka biyonikler misali tepeme dikilip amacıma, yaşamıma, ölümüme karar veremez” deyin… Biz yapamadık ama siz yapabilirsiniz… Dünya avuçlarınızda artık, on saniyede dünyanın öbür ucundaki insanla arkadaş olabiliyorsunuz. Siz deyin artık “Devletleri kaldırın, halklar kardeştir” diye… Ütopya mı geldi söylediklerim? Size yaratılan bir Distopya’da yaşıyorsunuz, tersi yaratılabilmişse düzünü de başarabilirsiniz demektir. Kendinizden önceki hiçbir düşünceyi, akımı, ideolojiyi, dini savunmak zorunda değilsiniz. Savunuldukları kadar güzel olsalardı şimdi bu savaşlar olmazdı… Demek ki bizler ve o savunulanlar başaramadı, demek ki yetersizler… Demek ki yepyeni bir bakış açısına ve ütopyaya ihtiyacınız var. Emeğinizi bunu gerçekleştirmek için harcayın… Savaş her durumda ölümdür… Siz YAŞAMAYI VE YAŞATMAYI seçin…” diyebilirsiniz…
Dinleyenlerden gelen cevap;
“Ya anne iyi güzel, öğretmenliğini de yaptın iki dakkada da ben kızmazsan bir şey diyecem… Bu pizza beni doyurmadı yaa, bir daha mı söylesek?” olsa bile…