TEMEL DEMİRER
“Çokça yağmur yağsa,
temizlenir mi şu kirli dünya”[1]
İnsan(lık) ve çevre için habis bir ura dönüşen kapitalizm, kara gerçekliğiyle yerküreyi kirleten, pislikten başka bir şey değildir.
Başını yılda 42 milyon metrik ton plastik atıkla tüm AB ülkelerinin toplamından daha fazla atık üreten ABD’nin çektiği kirli ekonomi-politik tabloda, -‘The Guardian’ın aktardığına göre- Amerika’daki her kişi yaklaşık 130 kg plastik atık üretiyor. Çöp merkezleri ve çöplüklerdeki verimsiz atık bertarafı, her yıl plastik şişeler ve pipetlerden ambalajlara kadar en az 2.2 milyon tona kadar plastiğin çevreye “sızmasına” neden oluyor. Bu plastiğin çoğu nehirler ve akarsular yoluyla dünya okyanuslarına ulaşıyor.
Bu kadar da değil; dünya çapında, her yıl deniz ortamına en az 8.8 milyon ton plastik atık giriyor, bu her dakika plastikle dolu bir çöp kamyonunun okyanusa atılmasına eşdeğer. Bilim insanları, mevcut eğilimler devam ederse, bu toplamın 2030’a kadar yıllık 53 milyon tona çıkabileceğini tahmin ediyor, yani her yıl küresel olarak okyanuslardan yakalanan tüm balıkların ağırlığının yaklaşık yarısı kadar.[2]
‘Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2012 çalışmasına göre 7 milyon insan hava kirliliği sebebiyle hayatın kaybetti. Her yıl 3.5 milyona yakın insan hava kirliliği kaynaklı sebeplerden hayatını kaybediyor.[3]
Yerkürede hava kirliliğine bağlı 350-400 milyon KOAH hastası olduğu tahmin ediliyor.[4]
Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, hava kirliliğinin dünyada 9 milyon insanın ölümüne neden olduğu vurgusuyla ekledi: “Çevre kirliliği olduğunda, çevreyi kirleten ajanlar içinde küçük ince partiküller, gaz maddeleri var ve bunlar hücrelerimizi öldürüyor. Dolaylı olarak da hastalıklara neden oluyor. Romatizmal hastalıklar, kas sinir hastalıkları, astım ve akciğer hastalıkları gibi hastalıklara sebep oluyorlar. Beyinde de hastalıklar ortaya çıkıyor. Parkinson, Alzheimer, MS gibi hastalıkları artırıyor. Beyin damar hastalıklarının ve inmelerin yüzde 30’u hava kirliliği yüzünden meydana geliyor. Hava kirliliğine bağlı olarak yaklaşık 60-70 bin kişi inme geçiriyor. Hava kirliliği, henüz anne karnında olan bir bebeğin bile beyin gelişimini etkiliyor. Bu da çocuklarda konsantrasyon bozukluğu, hafıza bozukluğu, konuşmada problemler, dikkat dağınıklığı, kişilik değişiklikleri gibi problemlere neden oluyor.”[5]
İngiltere’de yapılan yeni bir çalışma da hava kirliliğinin anne karnındaki bebeğe bile etki ettiğini ve anne karnında, erken bebeklik döneminde kirli havaya maruz kalanların zekâ düzeyleri olumsuz etkilendiğini gösteriyor.[6]
Dünya genelinde hava kirliliğinin yol açtığı ölümlerin Covid-19’dan fazla olduğu tahmin edilirken, İngiltere’de 2013’de astım krizi sonrası hayatını kaybeden 9 yaşındaki Ella Kissi-Debrah’ın hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybeden ilk kişi olarak kayıtlara geçeceği belirtildi.[7]
Kapitalist dünyanın hâlini bu somut veriler üzerinden düşünürsek; felaketin ne denli büyük olduğu ortaya çıkar.
Ya kapitalist dünyanı semi-periferisi Türkiye mi?
Arsalara 15 metre, binaların çatısına da 10 metrelik baz istasyonu antenleri dikildiği…[8]
‘Geri Dönüşüm Tesisi’ndeki zehrin Çorlu Nehri’ne boşaltıldığı…[9]
Erzincan’ın İliç ilçesindeki bir madencilik şirketi tankerinin kaza yapması sonucu sülfirik asit olduğu belirtilen kimyasal maddenin tüm ilçeye yayıldığı…[10]
Bartın kent merkezinden geçen ırmakta artan kirlilik nedeniyle suyun simsiyah aktığı…[11]
Aylardır filtresiz çalıştırılan Afşin-Elbistan A Termik Santrali’nin faaliyetinden ötürü insanların sokağa çıkamaz hâle gelirken, çevreye “siyah kar” yağdığı…[12]
Ergene Nehri’ndeki kirliliğin yarattığı tehlikeden ötürü su kalitesinin 4’üncü sınıf çıktığı ve nehirde bolca azot ile çinko, bakır hatta siyanür tespit edildiği[13] örneklerle müsemma bir kirlilikten muzdariptir Türkiye…
* * * * *
Hızla somutlarsak…
Her yıl zirai ilaçlamada kullanılan binlerce tonluk ambalaj atığının, hiçbir önlem alınmadan olduğu gibi doğaya bırakıldığı yerdir Türkiye. Tahminlere göre, bir yılda 7 bin 500 ton zirai ambalaj, atık hâline gelmektedir![14]
Üstüne üstlük Tarım ve Orman Bakanlığı’na göre, 2014-2018 kesitinde -topraktaki “faydalı, faydasız” tüm canlıları öldürerek ekosisteme zarar veren- pestisit kullanımının yüzde 51 artarak 39 bin 723 tondan 60 bin tona çıktığı da ayrı bir gerçektir![15]
Bunların yanında -batı ülkelerinde yasaklanan- çimento fabrikalarının toprağı, suları ve havayı zehirlediği ve dünya tekellerinin kendi ülkelerindeki kirlilik kriterlerinden kaçarak geldikleri Türkiye’de, Avrupa’nın birinci, dünyanın dördüncü gücü hâline geldiği de ilave bir hakikâttir![16]
Devlet ise, bu ve benzeri soru(n)lara kayıtsızdır.
AKP iktidarında gemi söküm sektörü felaketlerle büyürken, denetim sıfırlandı… 2002-2012 kesitinde sökülen gemi sayısı 83’ten 281’e, elde edilen hurda ise 191 bin tondan 927 bin tona yükseldi; tabii çevre felaketleri ve kirliliğiyle birlikte![17]
“Nasıl” mı? Örneğin İzmir’de 2008’de bir fabrikanın arazisine gömdüğü radyasyonlu atıklarla ilgili hiçbir önlem almayan Valiliğin tek icraatının fabrikaya 5 milyon lira ceza kesmek olması gibi! Nükleer atıkların Türkiye’ye taşındığı uzun süredir biliniyor. İzmir’de açığa çıkan nükleer atıkların Isparta ve Konya’da da yaşandığı açıklanmıştı. 1986’da bir Alman firması müracaat ederek ellerinde bulunan 4 bin ton düşük ve orta düzeyde radyoaktif atıkların Türkiye’ye kabul edilmesi ve Türkiye’de gömülmesi karşılığı kilo başına 10 mark ödeyebileceklerini belirttiklerini, dönemin Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanı Ahmet Yüksel Özemre, kendi internet sitesinde açıklamıştı…[18]
Bu kadar da değil!
10 yılda Türkiye’nin çöp ithalatı yüzde 7 bin 300 oranında arttı ve yıllık 600 bin tona çıktı![19]
Birkaç şey daha: 2010’da çıkarılan atıkların yakılması yönetmeliğine 2017’de bir ek yapılmıştı. Bu ekle atık yakma ve çimento fabrikaları atık ithal etmeye başladı ve 2017’de sadece plastik atık ithalatı 205 bin ton oldu![20]
Karadeniz kıyısında 500 metrekarelik alandaki kirlilik araştırmasında maske, yüz perdesi gibi tıbbi atıklar dahil tonlarca atık tespit edildi![21]
* * * * *
Bu tabloda hava (kirliliği) mi?
- i) Türkiye’de hava kirliliğine bağlı ölümlerin sayısı yılda yaklaşık 30 bin seviyelerine çıktı. Türkiye’nin havası AB ortalamasına göre en az yüzde 33.4 daha kirli hâle geldi![22]
- ii) Türkiye, hava kirliliği ve erken ölümlere sebep olan kükürtdioksit emisyonunda 10’uncu sırada yer alıyor. Kirliliğin önlenmesinde en önemli engel olarak, enerji sektörünün kömür, petrol ve doğalgaza dayalı olması gösteriliyor![23]
iii) Soluduğumuz havanın her geçen daha fazla kirlenmesi hastalık risklerini yükseltiyor. Çevre Mühendisleri Odası’nın 2017 raporuna göre, Türkiye’de 81 ilden sadece altısının havası temiz![24]
- iv) WHO’nun Hava Kalitesi İndeksi 0-50 aralığında iken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sitesindeki verilere göre Türkiye’nin birçok kentinde bu oran misliyle aşıldı. Dilovası ve Bursa’da hava kirliliği yaşamı tehdit ediyor![25]
- v) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre, Edirne Keşan, Ankara, Zonguldak, Adana, Sivas, Karabük, Hakkâri, Yozgat ve Iğdır’da yaşayanlar bir yıl boyunca Dünya Sağlık Örgütü’nün normal kabul ettiği değerin dokuz katı üzerinde kirli hava soludu![26]
- vi) ‘Greenpeace’in Afşin/ Elbistan’a ilişkin hava kalitesi ölçüm raporuna göre, santrallar adeta zehir saçıyor![27]
vii) Kanserden ölüm oranının yüzde 33.7’ye çıktığı Dilovası sakinleri 30 yıldır zehir soluyor.[28] Kanser riskinin 8 kat yüksek bulunduğu ilçede kömür tozları halk sağlığını bozuyor![29]
viii) Her 100 erişkinden 5’inde, her 100 çocuktan 13’ünde görülen astımın ortaya çıkmasında hava kirliliği büyük rol oynuyor. Araştırmalar hava kirliliği olan bölgede yaşayanların astıma yakalanma riskinin arttığını gösteriyor. Dünyada yaklaşık 339 milyon kişiyi etkileyen astım, Türkiye’de her 100 erişkinden 5-7’sinde, her 100 çocuktan 13-15’inde görülüyor. 2016 yılı verilerine göre ise dünya genelinde 417 bin 918 insan astıma bağlı olarak hayatını kaybetti![30]
- ix) Hava kirliliği KOAH riskini artıran etkenlerin başında gelirken, ölümlerin yüzde 27’sinden havadaki partikül maddeler sorumlu. KOAH, özellikle 40 yaş ve üzeri nüfusun yüzde 10’unda görülüyor. Türkiye’de yaklaşık 5 milyon kişiyi etkileyen bu hastalık akciğer dokusunda bozulmalara ve hava yollarında tıkanmaya neden oluyor![31]
- x) ‘Temiz Hava Hakkı Platformu’nun ‘Kara Rapor’una göre, kirli hava Türkiye’de 2016-2018 kesitinde 52 bin kişinin erken ölümüne neden oldu. Bu, Türkiye’de trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin yedi katı![32]
* * * * *
Bu tabloda deniz(lerin kirliliği) mi?
Bilim insanları, Karadeniz’in çöplüğe dönüştüğü konusunda uyararak, deniz ekosisteminin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekerken;[33] bir de Marmara’da “müsilaj sorunu”ndan söz ediyorlar!
Marmara’da “müsilaj sorunu” değil, müsilajın kendisi bulunmaktadır. O da bir sorun değil sonuçtur. Sorun, Marmara Denizi’nin kirletiliyor olmasıdır…
Kimyasal özellik taşıyan bu atıklar da zamanında organik atık niteliğindeki evsel atıklar gibi bazı süreçlerin tekrar yaşanması şeklinde, balık ölümleri, denizanası istila ve ölümleri, müsilaj ve denizkadayıfı olarak da nitelenen bu kırmızı deniz yosunlarının anormal artışı olarak karşımıza çıkmaya başladı. Zamanında İzmit Körfezi’nin en dip bölümünde yaşanan benzer olgunun günümüzde körfezin girişine, Caddebostan açıklarına kadar uzandığını açıkça görebiliyoruz.[34]
Marmara Denizi’nde de gözlendiği gibi, deniz kirlenmesinin büyük boyutlara ulaşmasında en etkili kaynak, hinterlandı da dahil bu denizimizi çevreleyen yerleşim bölgelerinden ve tesislerden denize kontrolsüz ve özellikle de bilinçsizce bırakılan atıklar, yani bunların içerdiği kirletici yüktür. Bu kirletici maddeler, ortamdaki oksijen ile birleşerek oksitlenirler. Bu süreç içerisinde su içinde çözünmüş olarak bulunan oksijeni büyük çapta kullanarak tüketirler.
Hele ki Marmara Denizi örneğinde olduğu gibi, müsilaj oluşumu ile zaten bardağı taşıracak kadar kirletici yük yüklenilen bir su kütlesine, o su kütlesini o hâle getiren yöntem ile bir kova daha eklenmesi sadece bu denizimizi değil etrafı da, Karadeniz ve Ege Denizi’ni de berbat edecektir.
Bardağı taşıran ise, anlaşılacağı üzere Ergene deşarjıdır.
Derin deniz deşarjı adı altında Marmara Denizi’ne yapılan deşarjların günümüzdeki görünür sonuçları, Ege Denizi’nden gelen ve Marmara’nın derinliklerinden geçerek Boğaziçi’nin dibinden Karadeniz’e kadar ulaşan “alt akıntı aracılığı ile arıtılmamış atıkları uzaklaştırma prensibini” tekrar tartışmaya açacak niteliktedir. 1986’dan beri İSKİ tarafından sürdürülen ölçümler ve bunların değerlendirmesi de böyle bir tartışmanın zamanının geldiğini (hatta geç bile kalındığını) ortaya koymaktadır.
Oysaki 2020’nin Kasım-Aralık aylarından beri dünyanın en kirli akarsuyu olarak nitelenen Ergene Nehri’nin zehirli kirletici unsurları kuşaklama kolektörleri ile toplanarak kompleks kimyasal karakterli bu atıkların biyolojik bazlı arıtma tesislerinde arıtıldığı iddia edilmektedir. Bu atıklara borular ile yeraltından 50 kilometre yol kat ettirilerek, Tekirdağ’ın 4.5 kilometre açığında 47 metre derine özellikle difüz hâle getirilerek alıcı ortam olan su kütlesine püskürtülmekte ve böylece partiküllere ayrılan atıkların yüzölçümleri arttığından, suda çözünmüş oksijenin çok daha hızlı yitirilmesine yol açacak şekilde deşarj edilmektedir.[35]
Müsilaj için çalışmalar sürerken, Karamürsel’de daha önce 110 metre derinde canlı yaşamını yok eden hidrojen sülfürün 34 metre derinliğe kadar ulaştığı görüldü. Uzmanlar, müsilaj çözülürken oksijeni de tükettiğini vurguladı. Bakan Kurum ise “tehlike yok” demişti![36]
* * * * *
Ya bu tabloda devlet mi? Şaka falan değil; o, çöp ithal ediyor!
İzmir Milletvekili Murat Bakan, yaklaşık 10 bin ton çöpün 2021’in Ocak ayından beri Türkiye limanlarında bekletildiğini açıkladı![37] Gerçekten de girişi yasak olmasına karşın Almanya’dan ithal edilen karışık plastik atıklar aylardır limanlarda bekletiliyor…
‘Eurostat’ın verilerine göre, AB ülkelerinden atık ihracatı 2021’de 2004’e oranla yüzde 75 arttı. Avrupa’dan yapılan atık ihracatındaki 20 yıllık artış üç kat oldu. AB ülkelerinden ihraç edilen yıllık 17.5 milyon ton metal atığın, yaklaşık 12 milyonunu Türkiye’nin aldığı belirtildi.[38]
‘Dünya Plastik Sektör Raporu’na göre de, Türkiye plastik üretiminde 8.6 milyon ton ile dünyada altıncı, Avrupa’da ise ikinci sırada yer alıyor. Türkiye’nin üretimi dünya üretiminin yüzde 2.7’sine karşılık geliyorken;[39] Türkiye İngiltere’den çöp alan ülkeler arasında ikinci sıraya yükseldi.
Türkiye, Kasım 2017-Ekim 2018 döneminde İngiltere’den 80 bin ton plastik çöp aldı. İngiltere’den Türkiye’ye gönderilen çöpler bir yıl öncesine kıyasla yüzde 33’lük bir artış anlamına geliyordu.[40]
Evet, evet batının çöp deposu Türkiye, Polonya, Çin, Malezya ve Vietnam gibi ülkeleri geride bırakarak İngiltere’den en çok plastik çöp ithal eden ülke durumuna yükseldi.[41]
Türkiye’nin 2005’ten beri ithal ettiği plastik çöp miktarı 173 kat arttı. Plastik çöp ithalatındaki yüksek rakamlar, “Türkiye, dünyanın çöp sömürgesi hâline getirildi” değerlendirmelerine yol açarken;[42] hiç de haksız değildi.
Çünkü Türkiye’nin çöp ithalatı 10 yılda 20 kattan fazla arttı![43]
5 yılda İngiltere’den plastik çöp ithali 18 kata yükseldi![44]
Bu kadarı yetmez mi?!
* * * * *
Kapitalizmin yerküre ile coğrafyamızı kirletmesine Turgut Uyar’ın, “Belki yağmura gerek kalmazdı,/ İnsanlar bu kadar kirli olmasaydı,” karamsarlığıyla bakmıyor ve bunun da yanlış olduğunun altını özenle çiziyorum.
Kanımca irdelediğimiz meseleye ilişkin olarak Franz Kafka’nın, “Kirli bir camdan bakıp herkesi ve her şeyi kirli sanıyorsunuz,”[45] saptamasından hareketle; insan(lar)ı kirli zannetmek yerine kirli camı kırıp; “İnsanlığa olan inancını yitirmemelisin. İnsanlık bir okyanustur. Bazı damlalar kirli diye okyanus kirlenir mi hiç?” diyebilmeliyiz Mahatma Gandhi gibi; çok önceleri de ifade ettiğim üzere![46]
15 Aralık 2021 18:30:51, İstanbul.
N O T L A R
[*] Kaldıraç, No: 246, Ocak 2022…
[1] Özdemir Asaf.
[2] “ABD, Dünyanın En Büyük Plastik Kirleticisi”, 5 Aralık 2021… https://www.avrupademokrat.com/abd-dunyanin-en-buyuk-plastik-kirleticisi/
[3] “Hava Kirliliği Alarm Veriyor”, Birgün, 20 Şubat 2020, s.13.
[4] Sibel Bahçetepe, “Şeker ile Yarışıyor”, Cumhuriyet, 14 Kasım 2019, s.16.
[5] Burcu Cansu, “Soluduğumuz Hava Normalden 9 Kat Kirli”, Birgün, 8 Aralık 2018, s.4.
[6] “Dilovası’na Yağmur Değil Kömür Tozu Yağıyor”, Birgün, 10 Ekim 2018, s.16.
[7] Cumhuriyet, 18 Aralık 2020, s.16.
[8] Veli Toprak, “Binalara 10 Metrelik Baz İstasyonu Dikecekler”, Sözcü, 1 Kasım 2020, s.9.
[9] Hazal Ocak, “Ergene’nin Kanı”, Cumhuriyet, 5 Ekim 2018, s.16.
[10] “Tanker Kaza Yaptı, Asit İlçeye Yayıldı”, Birgün, 25 Ekim 2018, s.3.
[11] Ayhan Acar, “Bartın: Atık Irmağı”, Hürriyet, 17 Kasım 2018, s.5.
[12] Gülcan Dereli, “Burada Çernobil’i Yaşıyoruz”, Yeni Yaşam, 15 Şubat 2021, s.8.
[13] “Nehir Değil Sanki Maden Yatağı”, Birgün, 19 Ekim 2021, s.16.
[14] Mustafa Çakır, “Zehir Soluyoruz”, Cumhuriyet, 14 Haziran 2021, s.3.
[15] Gamze Bal, “16 Kez Tarım İlacı Uygulanıyor”, Cumhuriyet, 19 Şubat 2020, s.3.
[16] Yusuf Gürsucu, “Çimentocular Büyüyor Yaşam Zehirleniyor”, Yeni Yaşam, 14 Ekim 2019, s.12.
[17] Hüseyin Şimşek, “17 Yıllık AKP İktidarında Gemi Söküm Rantı”, Birgün, 11 Kasım 2019, s.3.
[18] “Türkiye Nükleer Çöplük Hâline Getirildi!”, Yeni Yaşam, 16 Ekim 2021, s.16.
[19] “Dünyanın Çöp Kutusu Olduk”, Sözcü, 17 Mayıs 2021, s.9.
[20] Yusuf Gürsucu, “Türkiye Dünyanın Çöpünü Topluyor!”, Yeni Yaşam, 23 Ekim 2018, s.12.
[21] “Karadeniz’de Kirlilik; 500 Metrekarede 2 Bin 500 Atık Çıktı”, 20 Eylül 2021… https://www.birgun.net/haber/karadeniz-de-kirlilik-500-metrekarede-2-bin-500-atik-cikti-359347
[22] “AKP’li 17 Yılın Çevre Bilançosu: Hava Kirliliği, Orman Talanı ve Beton Kentler”, 5 Haziran 2019… https://www.birgun.net/haber-detay/akpli-17-yilin-cevre-bilancosu-hava-kirliligi-orman-talani-ve-beton-kentler.html
[23] Burcu Cansu, “Hava Kirliliğinde Türkiye İlk 10’da”, Birgün, 20 Ağustos 2019, s.2.
[24] “Nefes Alamıyoruz!, Birgün, 25 Eylül 2018, s.14.
[25] “Hava Kirliliği Yaşamı Tehdit Ediyor”, Yeni Yaşam, 10 Aralık 2018, s.12.
[26] Burcu Cansu, “Dört Mevsim Zehir Soluduk”, Birgün, 26 Aralık 2019, s.13.
[27] Hazal Ocak, “Maraş’ta Hava Kirliliği Uluslararası Sınır Değerlerin Katbekat Üstünde”, Cumhuriyet, 24 Aralık 2020, s.12.
[28] Hazal Ocak, “Zehir Soluyan Kent Dilovası”, Cumhuriyet, 7 Aralık 2018, s.8.
[29] “Dilovası’na Yağmur Değil Kömür Tozu Yağıyor”, Birgün, 10 Ekim 2018, s.16.
[30] Dilara Şimşek, “Hava Kirliliği Astımın Dostu”, Birgün, 5 Mayıs 2021, s.2.
[31] Mehmet Polatlı, “Hava Kirliliği Nefesi Tüketiyor”, Birgün, 17 Kasım 2021, s.2.
[32] “Temiz Hava Soluyamıyoruz”, Cumhuriyet, 5 Haziran 2019, s.9.
[33] “Karadeniz Yok Oluyor”, Birgün, 14 Eylül 2019, s.13.
[34] M. Levent Artüz, “Deniz Kadayıfı”, Cumhuriyet, 8 Aralık 2021, s.2.
[35] M. Levent Artüz, “Marmara’nın Müsilajı”, Cumhuriyet, 20 Ekim 2021, s.2.
[36] “Müsilaj Denizdeki Oksijeni Tükeniyor”, 19 Haziran 2021… https://umutgazetesi28.org/arsivler/56844
[37] “10 Bin Ton Çöp Türkiye Limanlarında Bekliyor”, Birgün, 14 Mayıs 2021, s.2.
[38] Mustafa Bildircin, “Dünyanın Çöpü Türkiye’de Kaldı”, Birgün, 29 Kasım 2021, s.14.
[39] Rabia Yılmaz, “İthal Çöp Hastalık Saçıyor”, Birgün, 10 Kasım 2018, s.4.
[40] “Türkiye Plastik Çöp Alıyor”, Yeni Yaşam, 2 Ocak 2019, s.9.
[41] Rabia Yılmaz, “Batı’nın Plastik Çöp Deposuna Dönüşen Türkiye”, Birgün, 10 Kasım 2018, s.4.
[42] Mustafa Bildircin, “Ülkeyi Çöplüğe Dönüştürecekler”, Birgün, 12 Temmuz 2021, s.3.
[43] Özlem Ermiş Beyhan, “Yılda 9 Milyar Pet Şişe Satılan Türkiye Niye Çöp İthal Ediyor?”, Sözcü, 13 Eylül 2021, s.7.
[44] Kardelen Tatar, “Plastiğin Kirli Yolculuğu”, Birgün, 19 Mayıs 2021, s.15.
[45] Franz Kafka, Dönüşüm, çev: Gülcan Teniker, Altıkırkbeş Yay., 2003.
[46] Bkz: Temel Demirer, “Kapitalizm Kirlidir, Kirletir!”, Kaldıraç, No:194, Eylül 2017…