Ahmet Hulusi Kırım
Roman Malinovski, Polonya asıllı, ateşli bir hatip ve içkici bir tornacıydı. Gençliğinde hırsızlıktan 3 kez hüküm giymişti. Özverisi ve zekası onu çok geçmeden Saint Petersburg’un madenler bölümü sekreterliğine atanmasını sağlamıştı.
1907 senesinde Çarlık gizli servisi Okhrana onunla ilişkiye geçti. Hangi nedenle bu teklifi kabul etti bilinmez, ama Malinovsk, Azev gibi, gizli gücün sağladığı sarhoşluğu keşfetmişti.
Ondan söz edildiğini duyan Lenin gelişini sabırsızlıkla bekliyordu. Okhrana da karşılaşmaya çok bel bağlıyordu. Ona Bolşevik şeflerle ilişki kurma ve Menşeviklerle ayrışmalarını ağırlaştırmak için çalışma görevi verilmişti. Lenin ile yaptığı ilk görüşmede Malinovski’nin yaptığı ağır eleştiriler çok olumlu karşılandı. İşçi ve aydınlarla çevrili olan parti kadroları arasında yetenekli proleter sayısının az olmasından yakınan Lenin’i hemen kendine bağladı.
Lenin, Prag kongresinde onun Merkez Komitesine atanmasını sağladı ve ağır sorumluluklar verdi. Parti adına dördüncü Duma seçimlerine katılacaktı.
Malinovski seçim kampanyası için Rusya’ya döndü. Bolşevikler kampanya için seferber oldular. Okhrana’nın katkısı tabii ki çok daha fazla oldu. Malinovski, milletvekili olmak için gerekli olan sabıkasızlık belgesine sahip değildi. Okhrana bunu sağladı. Diğer adayların seçilme şansı ondan daha fazlaydı, ama Okhrana tam zamanında müdahale ederek onları kilit altına aldı.
Zaferle biten bu seçimden sonra milletvekili seçilince Lenin çok sevinir ve şöyle yazar:
“İlk kezdir ki bizimkiler arasında Duma’da birinci planda bir işçi lideri var”
Okhrana da az mutlu değildir. Ona Okhrana’nın gururu adı verilir.
1913’de Bolşevik parlamento gurubuna başkanlık yapar. Bu, Okhrana ve Lenin’in isteğine uygun iki yanlı koridor entrikaları yürütmesine olanak sağlar. Krupskaya, Boğdanov, Zinoviev ve Kamanev ile birlikte Merkez Komitesinde bulunur. Konumu nedeniyle partinin tüm sırlarına vakıf olarak işverenlerini haberdar eder. Aynı zamanda Pravda’nın veznedarıdır da. Bu sayede abonelerin isim ve adresleri kadar gazetenin hesaplarını da polise iletme şansına sahip olur. Onun yüzünden yüzlerce militan kürek cezasına gönderilir. Lenin ise hiçbir şeyin farkında değildir.1914 Ocak ayında Lenin ile birlikte Paris’e hareket eder ve oradan 13 Ocak’ta açılan dördüncü Leton Sosyal Demokrasi Kongresine katılırlar. Paris’te, Duma’daki sosyal demokrat bölünme üzerine Lenin’in çok beğendiği bir konferans verir.
Çevresinde kuşkular oluşmaya başladığında Lenin tarafından ona karşı gösterilen güven, daha öncede partiye sızmış olan kışkırtıcı ajanlar Mikhailov’a ve Jitomiski’ye olan kadar körcesine oldu. Devrimci sosyalistlerin merkez komitesinin ajan Azev’e güveninin benzeri bir güvendi. Duygusallık mı? Çabuk kanıcılık mı? Kesinlikle değil. Galiba savaşın sertliği, sürekli kovuşturulan insanlar olma durumu, hasımlara karşı tam bir dayanışma gerektiriyordu.
Ondan asıl kuşkulananlar Menşevikler oldu. Sosyal demokrat gurubuyla birlikte çalıştıktan sonra tutuklanan Helena Rezmiroviç, sorgusu sırasında polisin bilmesi gerekenden çok daha fazla bilgiye sahip olduğunu fark etti. Araştırmaları onu Malinovski’den şüphelenmeye götürdü. Buna rağmen Lenin ondan hiç şüphelenmedi. Hatta geleceğin yüksel Sovyet yöneticilerinden Buharin söylentileri Lenin’e yansıtmaya geldiğinde iyice kızdı ve şüphesinde ısrarlı olursa bir hain olarak ilan edilebileceğini söyledi.
İçişleri Bakanlığı’nda ikinci sekreter olan General Djunkovski politik bir skandaldan korkarak Duma başkanı Rodzianko’ya onu afişe etmeseydi Malinovski ikili oyununu kuşkusuz devrime kadar sürdürmüş olabilecekti. O kadar pervasızdı ki, polis tarafından kışkırtıcılar kullanılmasını açığa vurmak için Duma kürsüsünde şiddetli bir söylev dahi verebilmişti.
8 Mayıs’ta aniden istifa edip Polonya’ya gitti. Merkez Komitesi sadece “anarşik ve düzen bozucu” hareketini kınadı ve onu partiden ihraç etti. İhanetine gelince; Lenin ve Zinoviv’in de üye oldukları özel bir soruşturma komisyonu iddiaya inanmayı reddetti.
Lenin son bir kez sorguya çekmek için onu görmeye gitti, ama Malinovski bir senaryo uydurarak onları ikna etti. Hatta savaş sırasında Almanların tutsağıyken Krupskaya, ona yine yiyecek kolileri gönderdi.
Lenin ve Krupskaya gerçeği ancak 1917’de Okhrana’nın arşivleri açılınca anladı.
Bolşevikler, devrimden sonra Okhrana’nın arşivini deşifre ettiklerinde dehşete düştüler. Çünkü Bolşeviklerin örgütüne de yoğun şekilde sızılmıştı. Okhrana’dan korkmayı öğrenmişlerdi, ama otuz beş bin düzenli ajanın listesinin bulunabileceğini asla akıllarına getirmemişlerdi. 1912’de, faal olan elli beş ajandan on yedisi Devrimci Sosyalistler, yirmisi Bolşevikler içinde faaliyet yürütmüştü.
Malinovski bununla birlikte, vicdan azabının kendisini nasıl kemirdiğini 1918 yılında bir sabah Lenin’in genel karargahını kurduğu Saint-Peterburg’daki Smoll sarayına gelerek gösterdi.
Kapıdaki komutana, ”Ben kışkırtıcı ajan Malinovski’yim. Beni tutuklamanızı rica ediyorum.” dedi.
Karşısındakinin bir deli olduğuna inanan komutan, bu beklenmedik adamı dışarı attırmak istedi.
Malinovski: ”O halde beni parti komitesine gönderiniz.”
Bu yapıldı. Bolşevik partisinde gizlenmeyi başarmış olan bu iğrenç adam kendisinden nefret edenlere yaklaştı.
“Beni kurşuna dizdirin.” dedi onlara.
Bir duruşma açıldı. Malinovski, tutkunun ve kişisel serüvenin hayaline kapılmış olduğunu açıkladı. Devlet savcısı görevini yapan Krilenko, yoldaşlarını aldatmaya çalışmakla suçlayarak idamını istedi. Karar iki yana da memnuniyet verdi. Aynı gece Malinovski Kremlin’in sapa bir avlusunda ensesinden bir kurşun yiyerek can verdi.
Duruşmanın bitiminde Lenin şöyle dedi: “Bir elle en iyi birçok Bolşeviği kürek cezasına ya da idama gönderdi, öbürüyle başka milyarlarcasını oluşturmaktan kendini alamadı.”