Basit sözcüğü genellikle bir olumsuzluğa, sıradanlığa işaret eder. Oysa, bunun her zaman böyle olmadığını gösteren usta işlerde var. Öyle ki “Basit” denilen şey, aklın arayışı ile usta ellerde buluşunca başka bir hale bürünüyor.
Bahsimiz bir tiyatro oyunu olunca, onun özelinden konuşmak iyi olacak. Tekrardan kaçınan o aklın, o usta elin ortaya çıkarttığı, onu sahneye taşıyan oyuncuların özümsemesiyle sahneye çıkar. Bu ilişkideki uyum “basit” sözcüğünü de böylece başka bir seviyeye taşır.
Yönetmenin tasarladığı şeyin seyirciyle buluşmasının aracısız özneleri artık onu sahneye taşıyan oyunculardır. Bu kolektif uyum eksiksiz sahneye çıktığında seyirciyi de yanına alır, onlarla bütünleştir.
Daha önce sahnelenmiş olanlara haksızlık etmeden, sanat disiplinlerinin birbiriyle ilişkilerinin onlara katkısı nasıl yadsınamazsa, her disiplinin kendi öncülünü tekrarlaması ise bir durağanlığa neden olur.
Bir tekrarın yaşanmaması için özü bozmadan, onu yeniden yorumlamak; dekor kostüm, ses… Yerinde kullanılan, sesi güçlendiren sessiz küçük iki hareket dahi yeterli olabilir.
Mehmet Birkiye’nin yönettiği, Devlet Tiyatrosu oyuncularının oynadığı Anton Çehov’un Vanya Dayısı da bunlardan bir tanesi. Ve perde… Pardon, tül olacaktı. Oyunun geçtiği sahne veranda olmalı, uzunca bir masayla uyumlu sandalyeler. Oyunculardan önce seyirciyi masaya oturtuyor… Sahnenin arka kısmını, yani verandanın diğer tarafı. Buraya kulis ya da “perde arkası” da diyebiliriz. Boydan boya aynı tülle ayrılmış olması, seyircinin perde arkasını da izleyebildiği, alışılmışın dışında bir katkı sunmuş.
Ne kadar “basit” görünüyor değil mi? Bir de bunu seyirciyi “nasıl yapmışlar” sorusundan uzak tutan, sağlı sollu iki vantilatörün rüzgarına, insanın ritmik hareketlerinin eşlik ettiği yaprakların dökülüşüyle gelen sonbahar… Seyirciden “Bu yağmur nasıl yağıyor?” sorusunu beklemek de nafile. Niye mi? Çünkü seyircinin göz hizasında, kuyunun çevrilen çıkrığının görüntüsüyle başlatılıyor yağmur… Arkada, teknik eleman işi gibi görünen bu iş de oyuncunun katkısıyla oyunun içine taşınmış oluyor.
“Aaa o da ne neden tavuklar hareket ediyor ki, oysa bahçenin birer köşesinde sadece bir dekor olabilirlerdi… ”Hareket her şeydir, tavuklara “can veren” akıl da…
Metropol bir kentte yaşıyorsunuz ve yıllardır tavuk görmemişsiniz. Şimdi o sahnede onları görüyorsunuz. Üstelik hareket halindeyken, yemlenirken. Ve kişelenirken… Bahçendeymiş gibi…
Gıdaklama sesi olmasa da harekette o sesi de duyabilirsiniz. Basit mi?
Ya Rusça seslendirilen şarkıların katkısı…
Kent mi, köy mü arasındaki tercihlerin yarattığı kaosun, onun yarattığı çöküşün içinde aşkın ıstıraplı hali…
Bu geçişlerde, insanın söylediğiyle aklından geçeni ayrıştırmayı iki “basit” hareketle, insanın düz, pürüzsüz olmadığını, dile gelenin, iç dünyasıyla uyum içerisinde olmayabileceğini izleyiciye aktarmak, farklı bir dokunuşa gereksinim duyar.
Birden dirseğin masadan kayması ve dizin birden kırılması, arayışı zorlayan akıl tarafından “basit” sözcüğünün bir oyun üzerinden kırılma noktasıdır.
Bir oyun “basit” in içindeki zenginliği keşfederek bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Vanya Dayı İstabul Devlet Tiyatrosu Oyunu
Büyük Oyunu 13+
2 Perde – 2 saat 30 dakika
Yazan : Anton Çehov
Çeviren : Johannes Von Guenther
Almancadan Çeviren : Behçet Necatigil
Yöneten : Mehmet Birkiye








MÜKEMMEL BİR YAZI MÜKEMMEL BİR DEĞERLENDİRME! Emeğinize sağlık.
Teşekkür ederim.