Hasan Hüseyin Yıldırım
Günlük olup biten olumsuzluklara karşı gösterilen tepki şu: “Kürtler adam olmaz.“ Bu, Kürt’ün kendi kendisinin yargısıdır. Uluslararası güçler de bu yaklaşıma siyasal bir boyut kazandırmıştır. “Kürtler devlet kuramaz.“ “Kürtler kendi kendilerini idare edemezler.“
Geçmiş bir yana, ülkemizde yaşanan son olumsuz gelişmeler bile bu yargı sahiplerine hak verecek kadar birçok veri sunmaktadır. Bunlar uluorta sarf edilen sözler olmasa gerek. Kürdün yaşam pratiğinin özetlenmesidir bu. Tarihi, siyasi, iktisadi, kültürel, psikolojik vs. boyutu var.
Kürdistan, Doğu ile Batıyı birbirine bağlayan stratejik önemi olan bir ülke. Batılı ve Doğulu güçlerin istila ve işgaline uğramış. Daima bu güçlerin savaş alanı olmuş. Tabiatı ve Kürdün yarattığı maddi ve manevi değerler, tahrip ve yok edilmiş. Toplumsal ilişkilerde onarılması zor yaralar açılmış. Toplumun iç dinamikleri atomize edilerek güçten düşürülmüş. 21. yüzyılda toplum olarak hiçbir insani hakkımızı elde edemeyişimizin esas nedeni kuşkusuz bu durumdur. Oysa insanlarımızın özlem ve talepleri bir dağ yığını gibi. Gerçekleştirilmesi gereken bir programın birer maddeleri olarak orta yerdedir.
Karmaşık ve çözümü zor bir yumak halinde çözücüsünü beklemektedir. Bu işe soyunanların olumlulukları bir yana işleri Arap saçına dönüştürdükleri bir gerçektir. Ülkemizde son günlerde yaşananlar toplumsal gerçekliğimiz açısından bir lükstür. Her sağduyulu insanımızı üzüntüye boğan cinsten gelişmelerdir. Yıkıma, bitişe, umutsuzluğa yol açacak gelişmelerdir. Hiç kimsenin buna yol açmaya hakkı yoktur. Fakat birileri bu sorumsuzluğu çokça yapmaktadır.
Güneyde can, kan bedeli bir mevzi kazanıldı. İnsanlarımızın yüzünde güller açtı. Fakat kendi elimizle kendi idam ipimizi çekiyoruz. Hepimizin olanı paylaşamıyoruz. Ortak bir payda da birleşemiyoruz. Olmayan, hiçbir zaman da olmayacak işe soyunuyoruz. Ortak bir devlet, hükümet, cephe vs. ulusal bir kurum kurmayı değil, her birimiz yalnız ve yalnız kendisine ait olanı kurmaya çalışıyoruz. Böylesi bir şeyin olmayacağını bile bile ayak diretiyoruz. KDP kendi devletini kurmaya çalışıyor. YNK keza öyle. PKK kendi sürgün parlamentosunun programını ilan edecek.
Tehlikeli bir gidişat. Bu gidişat hiç kimseye hayat hakkı sunmayacaktır. Fakat düşmanın işine geleceği bir hakikat. Söz konusu ilgili çevreler bunu ne zaman anlayacaklar, bilinmez. Gün gelir anlamak zorunda kalırlar. Temennimiz odur ki, o gün iş işten geçmiş olmasın.
Geçenlerde bir yurtsever ile karşılaşmış ve aramızda şakayla karışık bir sohbet olmuştu. O gün bana şaka gibi gelen o sohbet, son gelişmeler, Güneyli güçler arasındaki savaş, Kuzeyli güçlerin cephe çalışmalarının olumsuzlukla sonuçlanması, “PKK’ya endeksli çevrelerce Avrupa’da sürgün parlamentosunun ilanı” karşısında toplumsal gerçekliğimizdir diye düşünmeye başladım.
Sohbetimiz bir soruyla başlamıştı.
-Kürtler devlet kurabilecekler mi?-Bunun mücadelesi var.-Yetmez. Bize bir değil, birçok devlet lazım.-Kürt milletine bir devlet yeter.-Bize millet devleti değil, örgüt devletleri gerek.-Nasıl yani?-Bak anlatayım. Kürtler milli birlik kuramıyorlar. Herkesin kendisini ifade edeceği milli kurumlar yaratamıyorlar. Birbirlerine tahammül edemiyorlar.-Peki ne olacak?-Diyorum ki, her örgüte bir devlet isteyelim.-Peki Kürdistan’ı nasıl paylaşacaklar?-O kolay.-Nasıl?-Dersim Halk Cumhuriyeti KAWA’ya, Muş Halk Cumhuriyeti RIZGARİ’ye, Bitlis Halk Cumhuriyeti PSK’ye, Ruha Halk Cumhuriyeti PKK’ya.-Ya diğerlerine?-Kürdistan’da vilayet çok.
-Çok doğru.
Şakayla karışık sorunu çözmüştük. Herkesi memnun etmiştik. İtirazı olan olsa da demokrasilerde çare tükenmez. Bir hal çaresine bakılır.
Son gelen haberlere göre, Güneyli güçler bu sorunu çözmüşler. Kek Mesut Duhok, Mam Celal Süleymaniye krallığına getirilmiştir. Daha doğrusu kendi kendilerini atamışlar. Hewler tampon bölge ilan edilmiş, başına da Saddam muhalifi bir Arap getirilmiştir. Hayırlı olsun demek içimden gelmiyor. Tehlike çanları çalıyor. Yani sömürgecinin ayak sesleri geliyor.
Ya biz Kuzeylilerin… Güneylilerden farkımız yok. Hep birbirimize benzeriz. Milli şiarımız belirlenmiştir. Haydi hep beraber tükenişe, yok oluşa(!) Arkamızdan ağlayanımız kalmasa da, uluslararası camiada bir gün birileri; “Siz Kürtleri nasıl bilirsiniz,“ diye sorarsa, şüphesiz birileri “iyi insan biliriz,“ diye cevaplayacak.
Anlaşılmayan mırıldanmalar ardından herkesin ağzından ortak bir sözcük dökülüverecektir.
Amin!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Sonhaber.ch editöryal politikasını yansıtmayabilir.